Ahfeş' in keçisi gibi
ARAP ALiMLERİNDEN Ahfeş, talebeliğinde derslerine ne kadar çalışırsa çalışsın başarılı olamazmış.
O'nun bu halini gören hocası:
"Senin bu halin ezberlediğin dersleri anlatmayışındandır. Çalıştığın bölümleri kime rastlarsan anlat, ancak o zaman aklında kalır ve başarılı olursun" demiş.
Ahfeş, hocasının tavsiyesine uyarak önüne kim çı
karsa çıksın, tutup ders anlatmaya başlamış. Ancak bir
süre sonra etrafındaki herkesi bıktırmış.
Ahfeş, bakmış olacak gibi değil. Pazardan bir keçi
satın alarak ezberlediği dersleri ona anlatmaya başlamış. Her dersin sonunda keçiye "Anladın mı?" diye soran Ahfeş, hayvanın boynuna bağladığı bir ipi çekerek
güya "evet anladım!" demesini sağlarmış. Keçi bu işe
öyle alışmış ki, bir süre sonra ipe, urgana gerek kalmadan Ahfeş'in her sözünden sonra başını sallar olmuş .
•••
Bu deyim, her söyleyene,her söylenene, her harekete düşünmeden gelişi güzel evet diyenler için, kullanı
lır.
17
Akıl tahtası noksan
(Tahtaları oynatmak)
I
STANBUL'UN enbüyük mezarlıklarından biri olan
Karacaahmet, Usküdar semtinde bulunur. Eskiden
bu semtin marangozları, normal işlerin yanında tabut
yapımıyla da uğraşırlarmış
Böyle bir marangoz dükkanında kalfa olarak çalışan
pek evhamlı ve ödlek bir genç varmış. Onun bu zaafı
nı bilen komşu dükkanlardaki arkadaşları da, kendisine etmedik eşek şakası bırakmazlarmış
Günlerden bir gün, ustasının bir hafta için dükkanı
tümüyle kendisine bıraktığı bir sırada, muzipliklerini
iyice abartmışlar. Zavallıya, aklını oynatacak derecede
ağır bir şaka yapmışlar.
Zavallı kalfa bir ikindi üzeri dükkanda tek başına
çalışırken, duvara Jayalı tahtalardan birkaçı kımıldamaya başlamış. Bir ikisi devriimiş ve arkalarından beyaz çarşaflara bürünmüş, elinde, tepesine bir kuru kafa takılı sopayla birisi çıkmış.
"Usta, şu benim tabutu hala çakmadın mı? Ortada
kaldım, bekletme beni" diye bağırmış.
Zavallı kalfa "Tahtalar oynadı! Tahtalar oynadı tahtalar oynadı!" diyerek dükkandan fırlamış, çıkmış. Bir
daha da aklını başına toplayamamış .
•••
Bu deyim, aklından zoru olanlara, ya da böyle davranışlarda bulunanlara söylenir.
19
Ateş pahası
V
AKTİYLE, KANUNI SULTAN SÜLEYMAN adamlarıyla avianınağa çıkmış. istanbul'dan oldukça
uzaklara gitmişler. Çok şiddetli bir yağınura tutulmuş
lar. Islanmışlar, üstelik havada çok soğukmuş. Bir kömürcü kulübesine sığınmışlar, her ne kadar kendilerini
tanıtmak istememişlerse de kömürcü işi anlamış. Bunlara hemen bol ateş yakmış, ısıtmış, sıcak bir şeyler ikram etmiş. Gidecekleri sırada Sultan Süleyman,ye ateş yaktığından dolayı kaç para borçları olduğunu sormuş, o da: "Yüz altın ver, yeter" demiş. Sultan
bu miktarı çok bulduysa da, "ne yapalım borç borçtur"
demiş ve parayı ödemiş .
•••
Bu deyim, bir şeyin değerinin çok üstünde pahalıya
satıldığı anlamında kullanılır
28
Balta koymak
U
ÇUNCU SELIM ve Ikinci Mahmud zamanlarında
Yeniçeriler öylesine azıtmışlardı ki, yollarda kadınlara sarkıntılık ederler, hamamlardan kadın kaçırırlar,
her tarafı haraca keserler, istediklerini zorla yaptırırlarmış. istanbul !imanına gelen ticaret gemilerinin komisyonculuğunu, zorbalıkları ile kendi ellerinde tutarlarmış. Geminin yükü ne olursa olsun, satış işine ancak
Yeniçeri zorbaları karışır, elde edilen kardan dilediği
kadarını kendilerine ayırırlarmış.
Zorba, gemi limana gelir gelmez, kendi nişanı olan
"balta"sını geminin bumuna asarmış. Bu geminin haracının ancak baltayı asana ait olduğu anlamına gelirmiş.
Bunu gören yeniçeriler, "Bu gemiye balta konmuş"
der ve dokunmazlarmış .
•••
Bu deyim, birisinin yapacağı işe engel olmak, zorluk
çıkarmak manasında kullanılır.
30
Ben yanarım yavruma,
yavrum da yanar yavrusuna
A
DAMIN BiRi soğuk bir kış günü, evin damındaki
karları temizliyormuş. Bu adamın annesi de oğlum
üşür, hasta olur diye kaygılanıyormuş. Kadın oğlunu
çağırmak için, evin dışına gelerek aşağıdan oğluna sesleniyor: "Yeter artık aşağı in" diyormuş. Oğlum yoruldu, terledi, hasta olur diye üzülen kadın, oğlunu aşağı
ya indirmek için ne söyledi ise kar etmemiş. Kadın hz kundakta olan oğlunun oğlunu, yani torununu kucakladığı gibi, getirip karların üstüne bırakmış. Bunu
gören adam, hemen aşağı inmiş. Kadın da: "Ben yanarım yavruma, yavrum da yanar yavrusuna" demiş .
•••
Bu deyim, herkesin kendine ait bir derdi olduğunu
anlatır.
34
Bir şeyin altından
Çapanoğlu çıkmak
Y
OZGAT ŞEHRiNİN kurucusu Çapanoğlu Ahmet Pa
şa, 1764 yılında Sivas valisi iken, görevden alınır
ve kısa bir süre sonra da katledilir. Yerine, büyük oğlu
Mustafa Bey, ondan sonra da kardeşi Süleyman Bey
geçer.
Süleyman Bey, Yozgat'ı bayındır hale getirdiği gibi,
Amasya, Ankara, Elazığ, Kayseri, Maraş, Niğde ve Tarsus'u idaresi altına alır. Böylece, Orta Anadolu
yük bir kısmına hükmeden Süleyman Bey, Çapanoğulları'nın şöhretini kısa zamanda her tarafa yayar. "Çapanoğlu" adı yalnız halk arasında değil, devlet adamları arasında da meşhur olur.
Söylentiye göre, devlet memurlarından biri, halktan
bazı kimselerin aleyhine verilecek kararı sonuca bağlamak için soruşturma yaparken, Çapanoğlularından birinin de adı olaya karışır. Çapanoğullarının halk üzerindeki nüfuzundan korkan bir diğer memur da, "Bu işi
fazla kurcalama," der. "Altından bir Çapanoğlu çıkar."
Memur da takibi yarıda bırakır .
•••
Bu deyim, uğraşılan bir şeyin göründüğü gibi olmadığını, görünenden daha zor, daha karmaşık, daha kö
tü olduğunu anlatmak için kullanılır.
38
Dimyat' a pirince giderken
evdeki bulgurdan olmak
D
İMYAT, MISIR'DA Süveyş Kanalı ağzında bir limandır. Eskiden Mısır'ın meşhur pirinçleri, ince
hasırdan örülmüş torbalar içinde buradan Anadolu'ya
gelirmiş.
Dimyat'a pirinç almak için giden bir Türk tüccarının
bindiği gemi, Akdeniz'de korsanlar tarafından soyuimuş ve adamcağızın bütün altınlarını almışlar
iflas etmiş. istanbul'dan kalkmış, memleketi olan
Karaman'a gitmiş. O sene tarlasından kalkan buğdayları da bulgur tüccarlarına sattığından, kendi ev halkı
kışın bulgursuz kalmışlar.
•••
Bu deyim, daha çok kazanayım derken, elde avuçta
ne varsa hepsini harcayıp, tüketenleri tarif için kullanı
lır.
55
Karaman 'ın koyunu,
sonra çıkar oyunu
K
ARAMANOGLU Mehmet Bey'i mağlüp ederek oğlu
Mustafa'yı da esir alan Çelebi Sultan Mehmet,
Mustafa'ya sorar:
"Söyle bakalım bir daha Osmanlı'lara silah çekecek
misin, onlara karşı düşmanlık edecek misin?"
Karamanoğlu elini kalbinin üzerine koyarak:
"Padişahım, bu can bu tende kaldığı müddetçe
daha böyle bir şey vaki olamaz, size yemin ederim,"
der.
Padişah da onu affeder. Huzurdan çıktıktan sonra
önceden koynuna soktuğu güvercini çıkarıp salıvererek:
"İşte bu can bu tenden çıktı ve yemin de gitti. Bizim
Osmanoğullarına düşmanlığımız sonuna kadar devam
edecektir," demiş ...
•••
Bu deyim, bir işin altından zamanla neler çıkacağı
başından belli olmaz manasında kullanılır.
Yaş tahtaya basmak
E
SKi DEViRLERDE de ahşap evlerin ve konakların
umumi temizliği yapılırken, tahtalar arap sabunu
ile ovulurmuş. Böyle anlarda ıslak tahtalar çok kaygan
olup, üzerinde ayağı kayıp düşenler çok olurmuş.
Sultan Harnit devrinde bir Gürcü Hasan Fehmi Paşa
varmış. Hukuk akademisinde, dünya hukuku dersi
okuturmuş. Daha sonraları Selanik ve Sofya'da Valilik
de yapmıştı. Bir gün konağında temizlik yapılıyormuş.
Tahta merdivenlerden inerken, ıslak basamaklarda
ayağı kayan Paşa, düşmüş. Birkaç gün topaHayarak
gezmiş. Hukuk talebeleri birbirleriyle fısıldaşarak: "Bizim hoca, yaş tahtaya basmış" diye bu olayı alaya almışlar.
125
Aşık atmak
A
ŞIK, koyunların bileklerinden çıkarılan bir kemik
olup, bununla çocuklar çeşitli oyunlar oynarlar.
Birinci çocuk, yere bir aşık atar. Bu aşığın duruşu
tespit edilir. Sonra sıra ile çocuklar aşıklarını atarlar.
Atılan aşığın duruşu, ilk atılan aşığın duruşuna benzerse, ilk atanın aşıklarını alır. Benzemezse kendi aşığını
verir. Bu oyundan ilhamla; "Herkesle aşık atılmaz.",
"Onunla aşık atılmaz.", "Benimle aşık mı atıyorsun?"
şeklinde deyimler kullanılmaktadır.
135