Gönderi

216 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 10 days
Varız işte! Var mı daha tuhafı? Varız. İyi de niye? Diye sormuş yazan yazar hocam
emre timur
emre timur
Durun. Hemen korkmayın sorulardan. Kitabı okurken birçok soru ile karşılaşıp, at gözlüklerinizi çıkarıp atıp, anlam kaygısında olursanız yeni düşünceler ile kendinize yeni kapılar aralayacaksınız. Ve her aralanan kapı ile de aydınlık fikirlere sahip olup us'unuza farklı bakış açıları katacaksınız. İşte bu kitap ile. Peki 'us' da ne ola ki? Akıl demiş hocam ve eklemiş. Düşünen insanı devlet, kurumsal din, toplum, aile, kapitalizm sevmez ve istemez. Uysun ister statüko, sürüye, ananeye, devlete, töreye. Ama şunu da belirtmiş bizim bu dünyada us'umuzdan başka hiçbir şeyimiz yok. Eee o zaman neden o sulu şeyi kullanıp güçlü olmayı, var olmayı, hayatı daim ettirmeyi seçmiyor bu insanlık. Diye sordum kendi kendime. Peki sizce niye? Varoluşsal bir sorgulama içinde olmadığımız için olabilir mi? İşte, bu kitap öncelikle insanın kendini etiketler ile tanımlamasını istemiyor. Kişi kendine ben ne değilim? Diye sorarak başlayıp, cevabınıda bedenen değil de, ruhsal boyutu ile yani özünde aramasını istiyor. "Ben kimim" varoluş felsefesinin en zor sorusu ve meselesidir. Birçok insanın yaptığı şey sorgulamadan, bu dünyadan " surete insan, sirete hayvan" olarak göçüp gitmektir. O zaman ne yapmalı insan? Hangi doğumun gerçek olduğunu bilmeli. Anne rahmi denen cennetten çıkarılırız. Oradan yarı cennet olan memeye, oradan da çeyrek cennet olan aileye düşüp, tedricen dünyanın kucağında bulduğumuz zaman kendimizi farkında olmadan üzerimize elâlem tarafından örülen tuğlaların ağırlığı altında ezildiğimizi yasadıkça, fark ettikçe seçimlerimizin bizim olmadığını anlayınca, kendilik için bir kimlik arayışına gireriz. Bir kopuş yaşarız. İşte, yeni bir ben inşa eder insan. Tüm kimliklerden sıyrılıp, özünün kucağına doğar insan. Eee doğduk. Ne yapacağız peki? Emeklemek, yürümek, koşmak gerek sürünün içinde. Bunun içinde dört dehşet ile yüzleşmek gerek demiş hocam. Peki nedir bu dört dehşet? Ölüm, Özgürlük, Yalnızlık, Anlamsızlık. Ölümün kaçınılmazlığı ile, Yalnızlığın sonsuzluğu ile, Özgürlüğün mahkumiyeti ile, Anlamsızlığın evrenin insana kayıtsız oluşu ile, yüzleşildiğinde varoluşçu kriz yaşar insan. Çıkış için iki yol var demiş hocam. Ya yüzleşecek( çözecek, mekanizmalar gelistirecek, cevaplar geliştirip, güçlenerek, beşerden insan olmaya tekâmül edecek.) Ya da inkar edip (çoğumuzun yaptığı gibi) aşık olacak veyahut bir gruba dahil olacak. Kitabı okuyanlar ne yaptı bilmiyorum ama ben yüzleştim. Artık elimde bir kimliğim var. Kırımızı çizgimide çizdim. Kişilikten kendiliğe hicret ettim. Eee o zaman ne duruyorsunuz haydi sizlerde hicret edin. Yoksa bu kitapda 'O' bölümde ki Tanrı ve Allah kelimelerinin aynı anlama geldiğini anlamazsınız. Önünüze Kur-an'dan âyetler konulsada. (İster Allah deyin, ister Rahman en güzel isimler ona aittir. İsrâ Suresi 110. Âyet.) Onu belirli kalıplara sığdırıp yaşarsınız. Özgürlükte "mecburum" deyip yalan söyleyip kendinize kurban seçerken, kaderide anlamayıp ortadaki makinayı yok edip, nasıl gelmişse öyle yaşayıp giden hayatlar inşa edersiniz. Peki soruyorum size Hz. Ömer Allah'ın kaderinden yine Allah'ın kaderine neden kaçtı dersiniz? Felsefe sormak, boyuna sormak demek hayretle, heyecanla sorun, araştırın, sorgulayın. Kendisini ölüme mahkûm edenlere Sokrates "Siz beni ne ile tehtid ediyorsunuz. Zaten ben bu hakikat ile yaşıyorum." Demişti. Fikirlerine pranga vurdurmadı. Erdemli bir hayat yaşadı ve eylemleri ölümsüzleşti. Şimdi soruyorum size başkalarının fikirlerini put edinenler mi öldü? Yoksa hür iradesi ile fikrini haykıran SOKRATES Mİ? Tekâmül edin diyor hocam. Kapitalist düzende insanlık bu koşuşturmacanın için de kaybolmuş giderken, kendi pis kokularının farkına bile varamamışken, bu yolda gidenleride linç ederken, tekâmül etmek büyük oranda farkındalık gerektirir. Ve bu yüzden âhlak deyince ilk olarak kadın akla gelir. Hâlbuki insan önce kötü müyüz peki, yoksa iyi mi? Kavramlarını sorarken kendine problemin hası niyeti ile yüzleşmek olmalı. O niyeti gerçekleştirmek adına atılan adımlarda "eylem" ve "söz" kavramlarına ne kadar sadık kalabilir insan sorusu gelir aklına. İşte burada iyilik yaptım denize attımda olabilir, ya da niyetim zaten açık idi kötülük yolunda ilerledim. Ki bu en samimî iyilikten daha iyidir. Kendin olup akışına bıraktığın durumdur. Kötülük ve iyilik kavramlarını terazinin kefesinde dengelemek çok zordur. Evet haz/acı ile ölçemeyiz ama iki kavramda biribirine ilintili olduğundan her şey değişkenlik gösterilebilir. Tıpkı âhlak kavramının her insana göre değişkenlik gösterdiği gibi.Ahlâk söz konusu ise kimse özünde ki gerçeği açıklayamaz. Velhasıl, bir insan kendini kendine bakarak bilir. Ama görebilmek de ayrı bir farkındalık ki bu da kabulleniş olacak ki her insan kaldıramaz bunu. İşte bu yüzden kendini devamlı iyi sanan bir kendini kandırma ustaları ordusu ile kendini devamlı kirli sayan doğuştan günahkârlar arasında bir yerde durmak ve konuyu bir yerde toplamak esas. Bu yüzden koşmak icap ediyor, usda ussal faaliyet ile gelişir. Bakın o zaman o zevk denen olguyu nasıl tat alarak yaşıyorsunuz.
Us
UsEmre Timur · Az Kitap · 2020116 okunma
··1 quotes·
45 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.