Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

333 syf.
7/10 puan verdi
·
24 günde okudu
Theophile Gautier Fransız şair, oyun yazarı, romancı, gazeteci ve edebiyat eleştirmeni. Parnasizmin kurucusudur. (wikipedia) NOT:Kitabın orjinal isminde "dünyanın en güzel şehri" olarak belirtilmiş bir başlığı yok. Türkçeye çeviren kişi tarafından bu ibare eklenmiş olabilir kanaatindeyim. Çünkü kitapta genel olarak böyle bir şehrin anlatıldığı hissine sahip olamadım. Belki bir satış stratejisidir belki ben yazarı çok yüzeysel algılamış olabilirim. Bilemiyorum. Neyse. Seyyah kitapta olayları başlılar halinde anlatıyor. Ramazan gecelerini, kahvehanelerini, dükkanlarını, çarşılarını, mezarlıklarını, mevlevihane ve dervişlerini, Sultan'ın cuma selamlığını, Türk yemeklerini, surlarını, hamamlarını, yangınları, sarayı, at meydanını başlıklar halinde anlatıyor. Bir sanatçının entelektüel tavrı ve Fransızlara özgü kibri, meraklı bir sanatçının betimleme ve bakış açısıyla bir çok çıkarımda bulunuyor. Genel hatlardan sıyrılıp biraz da içeriğe bakmak gerekirse Dünyayı gezmekten keyif alan bir seyyah. Kitap, Doğu'nun mistik yanlarını, toz bulutu içindeki efsanevi kültür zenginliğini görmek için büyük bir iştahla İstanbul'a doğru deniz yolculuğu ile başlar. Malta, Siros, İzmir ve Çanakkale'ye uğrayarak İstanbul Küçük Meydan'a gelir. Deniz yolculuğu sırasında uğradığı bu ada ve liman şehirşeri hakkındaki gözlemlerini, sanat ve mitoloji bilgilerini, kulaktan dolma efsanelerini anlatarak İstanbul'a varış yolculuğunu tamamlar. Eski İstanbul'u güzel hayal ederiz lakin biz bu kültürün insanları bize güzel, sıradan, normal gelen manzaralar, olgular, olaylar daha İstanbul'a gelir gelmez yazarın dikkatini çeker. Büyüleyici bir dikkatten ziyade, beklediği, görmeyi arzuladığı Doğu'nun aslında bir kargaşadan ibaret olduğunu, sanatsal olarak yetersizliğini ilerleyen sayfalarda betimler. Gözlemlediği, incelediği el işçiliği metalardan, taş yapılardan, süsleme sanatlarından, hacivat karagöz oyunundan, etraftan kulağına gelen müziklerden tam olarak etkilenemez büyülenecek bir yan bulmakta zorluk çeker. Şehrin mimari bir bütün yoktur. Ölülerle (mezarlarla) yaşayanların (sokakların) iç içe olması seyyaha çok garip gelir. Çünkü Fransızların ölüm ve mezar anlayışı kendilerinde mezara ve ölüme karşı bir ürperti duyururken burada mezar taşlarının üstünde tütün içen insanları, mezarlıkta uyuyanları görünce çok şaşırır. Garip gelen başka bir şeyse şehrin içine girdiğinde dağınık, küf ve rutubet kokuları içinde, delik deşik sokaklarıyda birbirine uymayan mimari yapılarıyla İstanbul hiçbirşey benzemez. Ama kayığa binip açıldığında ya da hakim bir cepheden şehri izlediğinde bunun gerçekten olağanüstü bir güzellik olduğunu düşünür ve bu duruma şaşırır. Kitap bu ve bunun gibi kültürel ve mimari çıkarımla zenginleşir. Yazarın tarih ve islamiyet inancı  bilgisi anladığım kadarıyla verdiği örnekler ve anekdotlarıyla konuya hakim olduğunu düşündürüyor. Bizans (Doğu Roma) tarihi ve efsaneleri ile ilgili verdiği anekdotlar, Osmanlı tarihinden verdiği bilgi ve anekdotlar kitabın zenginliğini arttırıyor. Türk insanı ile ilgili yaptığı birçok çıkarım canımı sıksa da gerçekliği tartışılmaz gibi duruyor. Çünkü benzer sahneleri toplumsal reflex yaşatmayı devam ediyor. Okurken çok keyif alamadım çünkü anlatımdaki aksaklık ve elimde bulunan ikinci baskıda bir çok dipnot girilmesine rağmen kitabın hiçbir yerinde bu dipnotların açıklaması olmaması. İhtimal ki basım hatası. Ayrıca kitapta önsözü iki kere basmışlar. İyi okumalar
İstanbul
İstanbulTheophile Gautier · Profil Yayıncılık · 200711 okunma
·
59 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.