Gönderi

204 syf.
·
Not rated
·
Read in 5 days
Toplumcu gerçekçi romanın ilk örneklerinden kabul edilen eserde , Osmanlı’nın son dönemlerinde Anadolu’nun iktisadî ve dinî açıdan panoraması sunulur bize. İktisadi pencereden bakarsak kapitalizm tüm dünyada olduğu gibi Anadolu’nun en ücra köşesinde bile bayrağını dalgalandırmaya başlamış; emeğin, helal kazancın sembolü olan çıkrıklar seri üretime yenik düşmüştür. Bu değişimin mimarı ise adet olduğu üzere halkın içinden birisidir. Sıddıkzade eli kolu her yere uzanan,köylünün sırtından zengin olup küçücük kasabada adeta ilahlık taslayan bir zorbadır. Kendi menfaati doğrultusunda düzene yön verir, köylünün emperyalist düzene zorla ayak uydurulmasında başrol olur. İşler istediği gibi gitmeyince de yumuşak karnımız olan din kozunu devreye sokar, Alevî olan köy halkına karşı civardaki Sünni köylerini kışkırtır. Yani yine “Din elden gidiyor” filmi oynamaya başlar . Cüzdan savaşları iman savaşlarına dönüşmüş, dini için cihat ettiğine inandırılan gariban halk , maddiyat uğruna birbirini kırmış, devletin askeri gücü de zorbaların maşası olup kendi halkına karşı bu kıyıma katılmıştır. Derin ve teknik incelemelere girişmeden eserin bende bıraktığı hissiyatla yazımı sonlandırmak istiyorum. Anadolu’da cehalet ve yoksulluk adlı iki yaranın kanı hiç durmamış. Anadolu gerçeği ,Anadolu insanının kaderi yüzyıllardır aynı kalmış; maddiyat ve din bizim insanımızın iki büyük sınavı,zayıf noktası,sömürülme ,birbirine kırdırılma sebebi olmuş. Ve gariban Anadolu’da her daim filler tepişirken otlar ezilmiş. Bu toprakların esas sahipleri halinden memnun birer esir, her şeyden bihaber birer kukla, kendi evinde istenmeyen misafir ya da işte ne derseniz hep aynı acıklı rollere büründürülmüş. Bu anlamda toplumcu gerçekçi her eser ,aynı oyuncuların aynı kurguyla çektiği adı farklı olan birer filmi andırıyor. Bunu ,eseri sıkıcı bulduğumu ifade etmek için değil esasen bu durumun okuduğum her toplumcu gerçekçi eserden sonra içimde bir yarayı tekrar kaşıdığını anlatabilmek adına söylüyorum. Keza Sadri Ertem’in üslubunu,kullandığı kimi imgeleri,yer yer kısacık yaptığı ruhsal betimlemeleri, eserin sade ama yavan olmayan dilini beğendiğimi belirtmek isterim. 200 sayfalık hacmiyle de sizi yormayacak bu eserin okur sayısının çoğalması dileğiyle ... :)
Çıkrıklar Durunca
Çıkrıklar DuruncaSadri Ertem · Kor Kitap · 2020534 okunma
·
21 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.