Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

·
Puan vermedi
Uzun süredir böyle dolu bir kitap okumanın hasretindeydim. Normalde okuduğumuz şeylerin vitamin olduğunu, içimizde yavaş yavaş biriktiğini fark etmeyiz. Her bir cümle, sözcük ulaşması gereken yerlere olağan bir doğallıkla ulaşır. Bunların hayatın olumsuzluklarına karşı bizde bir direnç oluşturduğunu fark etmeyiz bile. "O kadar okuyorum aklımda bir şey kalmıyor!" diyerek hayıflanırız, tüm bunların kısa vadede ayırtında olmadığımız için. Okuduğumuz romanlarda olay örgüsü, cümleler akıp gider geriye tortusu yani özü kalır aslında zihninde. Kitabı bize hatırlatan, bizi başkasına o kitabı önermeye iten veya bize "Çok güzel bir kitaptı." derdirten şey de olaylar, cümleler değil elimizde kalan öz, tortudur aslında. Ama 'Nasıl Yapmalı?'yı okurken farklı farklı vitaminleri avuç avuç yuttuğunun ayırtında olabiliyorsun. Çoğunluğun kitap bittiğinde, kitabı okumuş başka kimselerle kitap üstüne konuşma arzusu duyacağından neredeyse eminim. Öncelikle bu kitabı okurken beni güdüleyen unsurlardan bahsetmek isterim: 1. Çernişevski'nin Lenin ve Ena Goldman gibi isimleri etkilemiş olması ve özellikle Lenin'in "Nasıl Yapmalı?" romanından alıntılar yapmış olması. 2. Çernişevski'nin materyalist, ütopist ve sosyalist olması. 3. Kadın, ilişkiler ve evlilik sorunsalarına kitabında bolca değinmesi ve bunlara çözümler üretmesi. 4.Çernişevski'nin sıkı bir Narodizm savunucu olması özellikle köy komün yaşamının sosyalizmin özü olduğunu vurgulaması ve devrimci güç olarak köylüyü görmesi. 5.Romanın başından sonuna dek üzerinde durduğu temel konunun "ÖZGÜRLÜK" olması. 6. Çernişevski'nin "Nasıl Yapmalı?" isimli bu romanını hapiste iken, zorlu koşullar altında yalnızca 4 ayda yazması. Roman, temel ve belki de en önemli karakterlerinden biri olan Vera Pavlona'nın aile yaşamıyla başlıyor. Oldukça berbat bir ailenin içinde yaşamaktadır. Şirret, cahil bir kadın olan annesi Vera'yı zengin bir adamla evlendirmek istemektedir. Vera ise bir iş bulup bu hayattan kurtulmanın derdindedir. Bu arada annesinin baskıları sonucu babasının kahya olarak çalıştığı konağın zengin oğlu ile gönülsüz bir şekilde nişanlanmıştır. Bu zengin damat adayı Storeşnikov, kendisine benzeyen diğer arkadaşları Serj ve Jan ile birlikte kadınlara bir meta olarak bakan, zengin, sığ düşünceli, züppe erkekleri temsil etmektedir. Yazar, anne dahil tüm bu olumsuz tipleri sergilerken "çevre" ve "hayat koşulları" üzerinde durmakta kötü insanlara iyi şartlar sunulduğunda aslında iyi insanlar olabileceğine değinmektedir. İnsanı kötü kılan bulunduğu koşullar ve çevresidir. Araçların yeterliliği veya yetersizliğine göre durumlar değişebilir. En kötü bir insana bile daha iyi bir çevre sunulduğunda çok daha yararlı bir insan olabilir. Vera, kardeşine ders vermek için evlerine gelen tıp fakültesi öğrencisi Lopuhov'a aşık olur. Bu karşılıklı bir aşktır. Anne Marya Alekseyevna'ya karşı verdikleri savaşı kazanır ve evlenirler. İşte tam da bu noktada özgür olma konusuna değinilmektedir. Kadınlar çoğu zaman özgürleşebilmek için evlenirler. Çünkü evlenene dek bir gerontokrasi ile yönetilirler. Çünkü kadın ailelerin gözünde de metadır. Evlenene dek tüm sorumluluk ailededir ve nihayet bir kadın evlendiğinde bu kutsal sorumluluk (!) başka bir erkeğe aktarılır. Eğer şanslı bir köleyseniz eşiniz ailenize göre biraz daha insancıldır. Eğer şansızlığınız devam ediyorsa ailenin baskılarını başka bir üstakıl sürdürmeye devam eder. Eğer size bir meta olarak bakmayan, sizin de aynı birçok hakka sahip olduğunuzu düşünen 'yeni insanlarla' karşılaşırsanız evet işte o zaman mutlu bir evli olabilirsiniz. Evet Çernişevski'nin üstünde durduğu konu bu yeni insanlardır. Ve Nasıl Yapmalı sorusunun cevabı da bu yeni insanlardadır. Vera'nın Lopuhov ile evlendikten sonra kurduğu atölye ise bu Nasıl Yapmalı sorusunun ekonomik bir cevabıdır aslında. Dikiş dikmeyi iyi bilen Vera küçük bir atölye açar ve zamanla işlerini büyütür. Ama ne atölye! Atölyenin tüm karı çalışan tüm emekçilere eşit şekilde bölüştürülür. Onlara barınacak yer ayarlanır, güzel yerler, güzel yaşarlar. Aynı zamanda Vera onların dersler almasını, kitaplar okumasını sağlar. Öyle ki kitap okumak işin bir parçasıdır. Atölye böylece genç kızların yetiştirildiği, onların her anlamda özgür kılınmaya çalışıldığı bir eğitim yuvası haline gelir. Ama ortada başka bir sorun vardır. Vera gerçekten Lopuhov'a mı aşık olmuştur yoksa onu kurtaran adamın ona sağladığı özgürlüğe mi? Bunun ayırtında değildir. Ama gördüğü bir rüya bilinçaltını açığa çıkarmaktadır. Artık Lopuhov da biliyordur ki Vera kendisine değil, onun en yakın arkadaşı Kirsanov'a aşıktır. Onların ruhları birbirine daha çok uymaktadır. Evlilik gerçekten de kutsal bir yemin mi olmalıdır? Üstüne titrenilmesi gereken, asla bozulmaması gereken kutsal bir yemin midir? Hangi insan bir başka insana onu yıllarca sevebileceği garantisini verebilir? Bu düpedüz budalalık değil midir? Hangimiz yaşamadığımız gelecek için başkalarına söz verebiliriz? Lopuhov, bunu nasıl karşılayacaktır? "Sana o kadar emek verdim, seni o hayattan kurtardım, lanet olası kadın, bunu bana nasıl yaparsın!" mı diyecektir yoksa Vera'yı anlayabilecek midir? Böylece kitabın ilk cildini de bitirmiş olacaksınız. 2. Cilt ise daha soluksuz okunacaktır. Vera artık ayakları üstünde duran özgür bir kadındır. Burada romana Rahmetov dahil olacak. O ne müthiş insandır. O ne farklı bir insandır. Roman boyunca Vera'nın gördüğü rüyaları da okuyacaksınız. Ancak rüya motifi metafiziksel olarak değil bilimsel olarak kullanılmış ve Freud'a dayandırılmıştır. Bir insanın bir başka insanı sevmesi onu ne kadar özgürlüğüne kavuşturduğuna bağlıdır. Yani kısacası sevginin değeri özgürlükle ölçülüyor bu romanda. Mülkiyet eleştirisini bol bol okuyacaksınız. Vera Pavlona, kötü yaşam koşullarından gelen ve özgürlüğünü hayatla savaşarak kazanan bir kadındır. Lopuhov, yine koşullarını kendi yaratan özgür bir erkektir. Rahmetov, varsıllıktan gelen ancak 'emek-eşitlik' fikrinden uzaklaşmamış başka bir özgür insandır. Kirsanov, orta halli dediğimiz, zeki, çalışmayı seven bir başka özgür kişidir. Bütün bu insanlar Çernişevski'nin "YENİ İNSANLAR"ıdır. Nasıl mı yapmalı? Bu yeni insanları çoğaltmalı, kadınları özgürleştirmeli, evlilikleri yasal kölelik haline getirmemeli, birbirine uygun ruhları birleştirmeli, eşitlikçi olmalı, aynı yerlere gitmeli, aynı ekmeği bölüşmeli. Mesela neden evliliklerde çiftlerin özel alanları hatta belki özel odaları bulunmaz? Neden buna hiç gerek duyulmaz? Neden akıllara gelmemiştir bu? Misafir odalarımız vardır ama bizzat kişisel odamız yoktur. Kendi özgürlüğümüzdense konuklarımız rahatlığını öncelik sırasında daha yukarılara yazmışız. Yatak odası ise özel alan değildir, başka biriyle paylaşmana zorlandığın bir alandır aslında. Eğer orada hep de bulunmak istemiyorsan. Galiba bu roman her bireyin evlenmeden önce de mutlaka okuması gereken bir romandır. Zamanla Vera işlerini büyütür, Atölyeyi ikiye çıkarır. Bu fikir başka yatırımcıların da dikkatini çeker derken atölye üç olur. Vera eşi gibi doktor olmaya karar verir. Acaba bu eşi Lopuhov mudur yoksa onun doktor olan ev arkadaşı Kirsanov mudur? Zaman zaman romana yeni karakterler dahil olur, kimi önemlidir kimi önemsiz. Yazar, okuyucularla özellikle de erkek okuyucularla bildiğiniz alay eder. Hatta onları aşağılar. Her bir satırın bir vitamin olduğunun ayırtında olarak kitap okumak istiyorsanız buyurunuz. Eğer Vera, Kirsanova ve Lopuhov'u okuduğumuzda "Vay be ne insanlar ama!" diyorsak bu yeni insanlar bizden çok üstün oldukları için değil biz onlardan çok aşağıda olduğumuz içindir. Yazarın da dediği gibi bu insanlara baktığımızda saraylar değil, olması gerektiği gibi olan doğal bir ev, kulübe görmemiz yeterlidir. Bunu gördüğümüzde yeni insan olabiliriz çünkü. Ve bazı romanların zamanı vardır. Ben doğru zamanda okudum. Umarım siz de doğru zamanda okursunuz. Ne demek istediğimi ancak kitabı okuduğunuzda anlayabileceksiniz :) Ve gerçek bir kitapsever bu romandan tat alabilir.
Nasıl Yapmalı? (2 Cilt Takım)
Nasıl Yapmalı? (2 Cilt Takım)Nikolay Gavriloviç Çernişevskiy · Oda Yayınları · 20101,139 okunma
·
64 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.