Gönderi

650 syf.
·
Not rated
·
Read in 7 days
Klasiklerin rüzgarında savrulmak mekânları hissetmekle eşdeğerdir benim için, bu nedenle kardeşlerinden biriyle, Uğultulu Tepeler'le İngiltere'nin köylerinde dolaştığım yere bu sefer Charlotte Brontë'nin Jane Eyre'iyle konuk oldum. Jane öksüz ve yetim, akıllı zeki, iradeli biridir. Tıpkı onun kalbinde ve zihninde de yer etmediği üzere dış görünüşüne girmeyeceğim. Çünkü dış görünüşün ve güzelliğin suskun kalışını iyi biliriz. Kimi insanlar onca sıradanlıkların yanında ateşli bi çekiciliğe, üstün bir iradeye ve zekaya sahiptirler, bu hisse kapılırız. Jane işte böyle bir kişiliktir. Onun hikayesinde ona bir çocuk mu bir genç kadın mı, yoksa aşık ünvanıyla mı hitap etmem gerektiğini düşündüm.. ve onun bunlardan herhangi biri olmadığına karar verdim. Çünkü kitabın başından sonuna kadar, şekillenebilen ama kurallı, sessiz ama duyarlı bir iradeyle bütünleşmiş bir "kişilik" olarak yaşıyor Jane. Romanda Jane'in sevimsiz yengesinin evinde başlayan öyküsü yatılı bir okula verilmesi sonrasında mürebbiyeliğe başlamasıyla ve daha sonra küçük bir köy okulunda öğretmenlik yapıp kendi ait olduğu yeri "bulmasıyla" son bulur. Bunlar maddeci kısacık mimler, farkındayız. Okudu, öğrendi, çalıştı vs. Peki neler oldu o sessiz, masum, dikkatli Jane'in hayatında? Jane yengesinin evinde hüzün dolu bir yalnızlıktaydı.. ve korkarak gönderildiği yatılı okulda bir çiçek gibi duyguları tanıdı. Dostluğu, hayran olmayı, örnek almanın kuvvetlendirici hissini tanıdı. Sanatın doğasına daldı, yeteneklerini deneyimledi, başarıyı tattı ve eğiticiliğini yetkinleştirdi. Mürebbiye olarak gittiği yerde ise öğretmenliğinin yanı sıra bir tür öğrencilik de yaşadı. Çünkü suskun ve sakin olan ruhunun farklı bir duyguyla -aşkla- nasıl farklı tonlarda şarkılar söyleyebildiğini keşfetti. Aşık oldu Jane. Ama bu aşk öyle kendini kollarına teslim edilebilecek cinsten değildi, çünkü önünde ahlaki engellerin yanısıra resmi engeller de vardı. Acıyı deneyimledi kuvvetlice ve Jane kendine bu sefer yalnızlığı seçti. Derkeen derken küçük bir köy okulunun öğretmeni olarak ruhunu dinlendirdi. Karşısına farklı yollar da çıktı ama bir şeyler onu hep engellemekteydi. Bu farklı yolu sunan kişi onu dini bir emelle ve kadın olmanın o dönemde görülen basit, sinik, sürüklenebilmesi kolay yönüyle Jane'i ne kadar sınayıp, alıkoymaya çalışsa da Jane iradesini korumayı başardı. Kendi istediği tercihleri gerçekleştirip sonunda o imkansız olduğu anlaşılan zamandan beri kalbinden asla uzaklaşamayan aşkına kavuşarak öyküsünü yaşamaya devam etti. Jane Eyre yer yer sıkıcı gibi duran, uzun sessizlikler barındıran, hani dışarıdan "klasikler sıkıcı be" bakışıyla görülebilecek bir kitap.. demek isterdim ama her klasiksever bilir ki, bu kitaplar alt anlam olarak bizlere daha derin bir bakış açısı, alt anlam ve zihniyet sunmada önde gelen türlerdendir. Jane Eyre tüm bu irade, aşk, duygusal güçlüklerin ötesinde güçlü bir bakış açısı kitabı. Çünkü sayfalarını yengenin evinde açtığımız kitabın ilk sayfasından sonuna dek yoğun bir şekilde "kadın olmanın dönemsel perspektifi" var. Çocuk olarak kadının değersizliği, genç kadınlığın sert bir irade sahibi olması gerektiği fikri, duygusal yalınlık! Yüzyıllar önce kadınlardan taş olması beklenirmiş. Yerli yersiz gülümsememeleri, ağlamamaları, yoğun tepki vermemeleri. Duyguların yanında düşüncelerin sözü mü olur! Kötü düşünmek, farklı düşünmek, marjinal düşünmek yasakmış. Tüm bu özgürsüzlüğün yanında görünümün lafı bile olmaz. Giyim göze batmayan cinsten, saçlar örgülü, hal süssüz olmalıymış. Elbette kitapta ilerledikçe bu durumun sınıflar arasındaki kadınlar arasında nasıl kademe kademe değişebildiğine tanık oluyoruz. Fakat benim gözlerim Jane'in gözleriydi kitapta. Ve o yüzden tıpkı onun gibi mahrumiyeti deneyimledim tüm kadınsal varoluşumla. Duygularım kısaldı, saçlarım örgülendi, giysilerimin rengi soldu. Sustum ama sustukça Jane'sel bir irade o duyguların yaşanamayışıyla kalbimde güçlendikçe güçlendi. Kitabın önsözünde de belirtildiği gibi Brontë, dönemin cinsiyetler arasındaki eşitsizliğinin farkında olan ve kadınların ne kadar kısıtlandığı, geri plana itildiğiyle ilgili olarak özgür düşünceleri, deneyimleri ve gözlemleri olan bir kadınmış. Ve bunu, bana göre kitabında çok net yansıtabilmiş. Jane Eyre başarılı bir özgürlük ve başkaldırı romanı. Duygusal özgürlük, düşünsel özgürlük, maddi özgürlük her insanın olduğu gibi kadınların da en doğal hakkıdır çünkü.
Jane Eyre
Jane EyreCharlotte Brontë · Bordo Siyah Yayınları · 201331.7k okunma
··
80 views
İbrahim Keyik okurunun profil resmi
Okumuş kadar oldum güzel inceleme 👍🏼 elinize sağlık
meltem şen okurunun profil resmi
Teşekkürler :) ama size de okumanızı öneririm.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.