Gönderi

548 syf.
·
Not rated
·
Liked
Enis Batur’un sonuncusu Kitap Evi olmak üzere daha önce kısalı, uzunlu dört kitabını okumuştum. Yıllar yılı uzaktan baktığımda bana görkemli bir entelektüel izlenimi veren Batur’u yazar olarak bu kitabı okuyana dek tanıdığımı pek düşünmüyordum. Yol aldım ama hala çok da düşünmüyorum. Yazının Sınır Boyuna Yolculuklar Batur’un okumaya ve edebiyata dair birkaç farklı eserinin ve çeşitli söyleşi-denemelerinin birleştirilmesiyle oluşmuş bir kitap. Farklı eklemeler ve düzeltmeler de yapılmıştır sanıyorum. Değer verdiğim yazarların edebiyata ve yazıya ilişkin yazdığı her eser ilgimi çeker. Bu kitap da böylece ilgimi çekmişti. Kitabın hacminin büyüklüğü gözümü korkuttu diyemem, çok umurumda değildir, hatta severim. Yalnız metinlerin tanımadığım ve çok da umursamadığım yazar ve kitaplarla ilgili olmasına dair başlangıçta bir parça çekincem de vardı. Kitap bu çekincemi hızla ortadan kaldırdı. Kitap genelde tanıdığım yazar ve yapıtlara yer verdiği gibi, tanımadıklarım hakkındaki yazılarda bile pek çok dikkate değer yan bulduğumu söyleyebilirim. Şimdi biraz içeriğe ve eleştirilere gelelim. Bir defa, Batur’un yazı ve edebiyata ilişkin değinilerini, özellikle Türk ve dünya edebiyatına dair bilgi ve çıkarımlarını önemli buldum. Gerçi yazar frankofon olmasından dolayı dünya edebiyatı=Fransız edebiyatı gibi bir denklem oluşturuyor ama Fransız edebiyatına özel bir ilgim olduğundan bundan çok da şikâyetçi olduğumu söyleyemeyeceğim. İçerikteki yoğun ve nitelikli okumalara dayanan bilgilendirme ve yorumlar bir ölçüde hoşuma gitse de bunların çok da yapısökümcü-yaratıcı bir boyuta varmadığını, Batur’un yazılarında birkaç yer hariç düşünsel açıdan herhangi bir “ben bunu nasıl düşünmemiştim” unsuruna rastlamadığımı söylemeliyim. Örneğin, kitabın son kısımlarında söyleşi gerçekleştirdiği Alberto Manguel’in yer aldığı birkaç sayfa içerisinde bile bize çok fazla “ben bunu neden düşünmedim” fikri verdiğini görüyoruz. Belirtmeli ki, Batur’un bu anlamda en önemli şeyler söylediği kısımlar da –benim için- Orhan Pamuk ve Can Alkor’la söyleşi kısımları. Kitabın Enis Batur’un yaratıcı zihin aktivitelerini içeren pek çok kısmında bir de şöyle bir sorun var: Batur kısa iyi fikirleri bir yazı haline gelsin diye biraz uzatmış ve zorlamış gibi görünüyor. Tabii bu sadece Enis Batur’un sorunu değil, söylemek demek, deneme ve makale yazınının sadece belli sayıda yazarın aşabildiği ortak bir sorun. Enis Batur’un kitabındaki, kendi açımdan, sorunlara devam edersek, yazarda genel olarak gördüğüm yüklem probleminden bahsedebilirim. Yazarın kimi cümlelerde aykırı yüklemlere yer vermesi, olumlu ve zihin açıcı bir çaba ama bu mesele de bazı noktalarda bir zorlamaya dönüşebiliyor. Örneğin, bir cümlenin sonunda yer alan “mıhladı” sözcüğünün neden akla gelen diğer fiiller yerine kullanıldığını, neden “gerektiğini” durup ciddi ciddi saniyelerde düşündüm ama kendimce buna bir neden bulamadım. Kitabın bazı bölümlerinde ortaya çıkan noktalama hataları ve eksiklikleri ile ilgili ne diyeceğimi ise doğrusu bilemiyorum. Eğer yazar bunu Atayvari bir anlatım tarzı adına bilerek yaptıysa, anlamlı bir noktalamasızlık değildi gördüğüm, daha çok safi hata gibi duruyordu. Büyük ihtimalle bu denli bunu hak eden bir kitap için bir içindekiler bölümü yapılmaması gibi editöryal bir hata, bir redaksiyon sorunudur. Yazarın Fransız edebiyatı ile ilişkisinden bahsetmiştik. Burada da dünyayı Fransa’dan ibaret görmenin ötesinde şöyle bir sorun görüyorum: yazar kimi zaman basit ve artık klişeleşmiş bazı kavram ve çıkarımların icadını, kötü niyetle hiç olmasa da, abartılı ve amacını aşan bir atıf duygusuyla çoğu da ikinci sınıf Fransız yazarlara bağlıyor. Bunu yapmasını onun için doğal da bulsam (aslında yapmaya da devam etsin) kendi adıma biraz garip ve eleştiriye açık görüyorum doğrusu. Aklıma gelen,-notunu da almışım- bir de Sezai Karakoç şiiri çözümlemesi bölümü var: bir şiirin çözümlemesini yapacağım diye yola çıkan bir metinde şiirin çözümlemesi hiç mi yapılmaz. Edebiyat Yazıları’nda Murat Belge’nin yaptığı amacının hakkını veren kimi İngiliz şiiri çözümlemeleri geliyor mesela aklıma. Edebiyat ve düşünle ilgili kuramsal çalışmaları okumak için altyapı elbette gereklidir. Enis Batur’un çalışmasını da böyle bir altyapısı olduğuna inanmayanlara tavsiye etmiyorum ki bu altyazı hangi noktada hangi kitabı okumak için gereklilikleri yerine getirebilir, o da tabii tartışılır. Kitaptan öğrenilecek şeyler var, genel olarak Enis Batur’dan da, okuduğuma pişman olmadım. Son olarak, naçizane, Enis Batur’dan, bir-daha az kitap yazıp sözünü daha yerinde-vurucu kullanması konusunda, iki-edebiyat ve yazıya dair metinlerinde genel anlam ve bağlam yerine parçacıklar üzerindeki anlamda daha fazla yoğunlaşması konusunda (bunu rahatlıkla yapabilir) ricalarım olduğunu belirtmek istiyorum.
Yazının Sınır Boyuna Yolculuk
Yazının Sınır Boyuna YolculukEnis Batur · Sel Yayıncılık · 20145 okunma
··
14 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.