aydın boysan’ın dede bilgiçliğiyle istanbul üzerinden yola çıkıp aslında sadece istanbul’u değil son yüzyılda megalaşan bütün kentleri her yönüyle; leb-i deryasıyla, bostanıyla, çarşısıyla, pazarıyla, meyhanesiyle, zaman zaman oy ticareti yüzünden politika kurbanı olmuş, güzel uzuvlarına bıçak saplanmış ya da hatta bazen direkt kesilip atılmış güzellikleriyle süslediği anlatımı. mekan algısını bize sunarken de üç boyutlu yaşamak gerektiğini fakat dördüncü bir boyut olarak “zaman”ı eklemek şartını de vurguluyor.
insanın şehre yabancılaşmasını, ilişkilerin maddeselleşmesini, bellek daralmasını, birlikte yaşamayı unutup artık sadece yanyana yaşayan insanları anlatırken insana ahlak-vicdan ve uygarlık borcunu da hatırlatıyor aydın boysan.