Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Zehra
Demir kapıyı açıp karanlık avludan içeriye girdi. Avlu soğuktu. Biraz yürüdükten sonra geniş tahta merdivenin önüne geldi. Kapancanın boşluklarından beliren ışık, evdekilerin uyumadığını gösteriyordu. Kirli fistanın içine üşüyen ellerini koyarak beklemeye başladı. Iki saat kadar bekledikten sonra kapancanın üzerindeki ışık süzmeleri çoğaldı. Evin tabanının gıcırtısı, birinin geldiğini belli ediyordu. Usul usul kapanca açıldı. İsmail Dede onu görünce irkildi. “Tövbe Bismillah ! “ diyerek merdivenden indi. - Aa kızım , eve neden gelmiyon sen? Ne zorun var soğukta bekliyon, çık gel işte ! diyerek usulca yanından geçip, tuvalete gitti. Hiç istifini bozmadan bekliyordu kadın. İsmail Dede merdivenden çıkarken gene eve gelmesini istedi. Hiç oralı olmadı: - Dezzem evde mi ? Diye sordu. Üşüdüğünden sesi, titriyordu. - Ne inatsın kızım sen böyle? Katır inadını mıdır, keçi inadı mıdır, anlamadım gitti. Kadın boynunu bükerek tekrar sordu: - Dezzem evde mi? - Gelir şindi dezzen, madem gelmiyon, bekle! Aslında İsmail Dede ve Ayşe Nine onun ne diyeceğini biliyordu. Derdini konuşmadan anlarlardı. Çoğu akşam aynı yerine gelir; saatlerce kapıdan birinin çıkmasını beklerdi, “Bana yemek ya da bir parça ekmek verin.” demezdi. Bırakın onu, ne kapıyı çalar ne de seslendirdi. Ayşe Nine, kavanoza koyduğu yemeği uzattı. -Nassın dezze? Diye sordu. Kavanoz sıcaktı. Iki eliyle birlikte tuttu. - Eyiyin, sen nassın Zehra? Deli Zehra’nın siyah gözlerinde hüzün vardı. Kaşındaki kan izi hâlâ kurumamıştı. Ayşe Nine daha fazla yüzüne bakamadı. - Allah belasını vesin o adamın! Ciğerleri yansın, sürüm sürüm sürünsün de inşallah, köyün içinde aya gırık köpek gibi ulusun gasın! - Yok dedi Zehra, ben de bi şe yok. Içi burkuldu Ayşe Nine’nin. Derin bir of çekti. - Git kızım , hadi çocuk açıkmıştır. Dikkat et de düşme, yavaş yavaş git. Merdivenden güçlükle çıktı. Bacakları sızlıyordu. - Anam anaaam! Hava soğudu gari ya benim bacakla tutmaz. İsmail Dede, divanın üzerinden seslendi: - Az ekmek ye! Sen ne yapyon, makanayla bile ekmek yiyon. Insan makanayla ekmek yer mi ? Hele bi de doktor perhiz vedise. Yarın bi gün kötürüm galırsın. - Aman doktora bakcek olursak…can boğazdan gelir demişle. - Demişle emme makanalan ekmek yin dememişle. - Eyi. Dedi Ayşe Nine uzatmak istemedi. Aklında Deli Zehra vardı. Keyfi kaçmıştı. - Zehra’ yı gene dövmüş, ne çilesi vamış bu garibin. İsmail Dede kaşlarını çattı: - O gıda da uyardık, Karakol Komutanı o gıda tembih etti, “Yapma kadına el vurulmaz.” dedik. Yook! Adam omaz bu, “Tektir ile uslanmayanın hakkı kötektir.” demişle. Bi güze dövcen, uslanmaz yoksa. Zehra şikâyetçi omadı ki… bi osadı kız, o zaman görürdü. Yatağına yattı sonra. - Hava kar yapcek belli, dedi ve uykuya daldı. Ayşe Nine’nin uykusu kaçmıştı. Zehra’nın dayak yemesini gözlerinin önüne getirdikçe sinirinden kahroluyordu. Zehra’nın annesini iyi bilirdi. O öldüğü zaman Ayşe Nine ellisindeydi. Yirmi sene oldu öleli. Tek gayesi kızının kendi öldükten sonra yalnız kalmamasıydı. Yolcular, seyyar satıcılar,misafirler… bu köye geldiğinde yemek yemeden gönderilmezdi. Herhangi biri evin kapısını çalıp yemek istese ev sahibi bunu hoşnutlukla karşılardı. Böyle geleneği göreneği olan köy, Deli Zehra’yı elbet aç bırakmazdı. Zaten dünyanın kaygısı karın tokluğu değil miydi ? Annesi onu süsler,düğünlerde kızların giydiği üç etekler, entariler giydirirdi. Her kadın her çiçek gibi güzeldi Zehra. Anne olmak,sevilmek , güzel sözler duymak isteyecekti.Nasılsa hayatı bir gün son bulacaktı annesinin. O zaman ne yapardı kızı ? Başkaların çocuklarına imrenir, düğünlerde bayramlarda eşiyle olmak ister, tarlada eşiyle çalışmak ister… bunlardan yoksun kalmasaydı. O zamanlarda hamilelik ayda bir doktor kontrolüne giderek takip edilmezdi. Hatta Zehra’nın akıl noksaklığı dört beş yaşlarında anlaşılmıştı. Erken bilebilseydi annesi elinden geleni yapardı. Çok tarlası vardı babasının . Hiç olmadı hepsini satar, gene bu hâlde olmaması için uğraşırdı. İsmail Dede her zaman ki gibi sabah erken kalktı. Hayattan odun getirip sobaya attı. Melez yeleğinin cebinden tabakasını çıkarıp bir sigara sardı. Ayşe Nine de uyanmıştı. Sigaranın dumanı odanın içini dolduruyordu. -Doktor ne diyo doktor? Diye sordu. İsmail Dede bir şey söylemedi. Hasta gibi bir hali vardı. - Cigara içme diyo. Hem de sabahları aç karına, hiç içme diyo. Sen ne diyon bu işe? İsmail Dede konuşmadı. Sobanın üzerinde çaydanlık fokurduyordu. Yeni tutuşan odunların çıtırtıları, saatin tik taklarına karışıyordu. Kapının ardında asılı paltosunu giyip odadan çıktı. Ayşe Nine ardından bakarak: - Çay içip bişeyle yiseydin, dedi. Fakat hiç oralı olmadı eşi. Koşar adımlarla sokağa çıktı. Toprak yoldan karşıya geçti. Yolun hemen kenarındaki tek eve doğru yürüdü. Çift kanatlı büyük tahta kapının üstüne yapılmış kilidini parmağıyla açarak içeriye girdi. Zehra’ nın saçı başı dağınıktı. Odanın ortasına oturmuş elindeki aynaya bakıyordu. Yüzü o kadar perişan olmasına rağmen gülümsüyordu. Neye bakarsa baksın, güzel görürdü Zehra. Kendini de yıllar önceki hâliyle görüyordu belki. Annesinin onu giydirip kuşattığı şekilde. Katıla katıla gülüyor, seviniyordu. Bir şeyler söylüyor, fakat İsmail Dede anlayamıyordu. “Buncaza da el kalkar mı ,bu zavallıya…” dedi içinden. Zehra’ya komşu köyden birini bulmuşlardı o vakitler. Hem de iç güveysi gelecek,onlarla beraber yaşayacaktı. Adam dayısının koyunlarını çalıp, satmış. Babası da bunu duyunca kovmuş evden. Yolu bu köye düşünce ihtiyar heyetinden Murtaza vesile olmuş bu işe. Zehra’nın durumunu anlatmışlar. Tarlası da malum, başka mirascısı da olmayınca adam, “Deliden zarar gelmez.” deyip tamam demiş bu işe. Bir daha hırsızlık yapmasın diye de yemin ettirmişler. Gençliğine cahilline vermişler. Olay kapanmış unutulmuş gitmiş. Bir daha hiç çalmamış Kerim. Zehra’nın babası üç yıl sonra ölmüş. Babasından iki yıl sonra da annesi. Fakat damatları iyi olduğundan ikisinin de gözü arkada kalmamış. İsmail Dede “Çardak” denilen salonda bir süre daha izledi Zehra’yı. Bu kadar soğuk yerde insan nasıl yaşar diye hayret etti. Fırtınanın şiddetine yorgun çatı dayanamıyor; toz hâlindeki karları içeriye geçiriyordu. Zehra henüz onu görmemişti. Bir şeyler söylüyor, gülüyor, aynada kendini izliyordu. Beş yaşındaki oğlu uyanmış ağlıyordu. “ Bıktım be sizden,usandım.” diyerek odadan Kerim çıktı. Zehra, İsmail Dede’ nin nedenini anlamadığı bir çığlık attı. Babası bağırınca çocuk, sustu. - Ne istiyorsun dayı, sen gelmezdin bizim eve. - Bi şe istemiyom, az konuşalım. Kerim durumu anlamıştı, “ Nasihatların arkası gelmez şimdi!” dedi içinden. - Kahveye gidelim mi ? - Yok, ne kahvesi Kerim! Ev soğuk deme? Ya sen nasıl adamsın, ne bu hâli evin? Iki odun kırmaya mecalin yok mu ? Öküz gibi adamsın! Kerim bozuldu söylediklerine. Konuyu nereye getireceğini biliyordu. Tartışmak uzatmak istemedi. Ama altta kalma niyetinde de değildi. - Getiremedik yazdan ! - Ne de osa Hacı Hıdır’ ın kahvesi sıcak deme ,çoluk çocuk ne yapasa yapsın. Kerim , konuşmadı. - Sen bu insanların üzerine nalet gibi çöktün! Ne istedin bu kızdan sen? Ne diye evlendin Kerim? Ana baba ölünce tarlayı takkayı da sattın. Şindi vur sopayı. Yaşıma felen bakmam, kafanı gırarın! Erdi le yaptığın! Kerim konuşacak oldu,elini uzatarak susturdu. - Kes sesini ! Senin bi şe deme hakkın yok! Evlenmesedin, bilyodun deli olduğunu. Döve döve eyice deli ettin sen bu kızı . - Insan da çekemiyor dayı ... - Sus! dedi İsmail Dede. Oldukça kızgındı. Sesi ve elleri titremeye başladı. - Biz evleneli elli beş sene odu,elli beş! Senin yaş gıda ben evliyin. Kolay sanma bunu. Acık ben idare ettim,acık Ayşe Ninen idare etti. Ayşe az deldir, ben de az delim. Bazı sustuk bazı göz yumduk birbirimize. Yosam omaz bu işle. Valla bille omaz gardeşim, olmaz diyom sene. Ben komutanı aradım. Gari sen düşün. Kerim kaşlarını çatarak baktı. Sinirlenmişti. - Zaten bu köyde benim iyi olmamı kimse istemiyor, dedi. - Senin gibi adamı neden istesinle? Karısını döven adamdan hayır mı gelir ? Buncaza böle ettin zamana gıda kimse seni adam yerine gomaz. Bi gün de defedele köyden görüsün. Müstehâk. Aha gelcek komutan, aradım. Başka decek bi şe yok. Acık cuma namazına ge de hocayı dinle. “Haksızlık garşında susan, dilsiz şeytandır. “ demiş peygamberimiz. Biz susasak seen bu zulüm bitmez. Yarın ölünce sorala bunu bizden. Jandarma aracı evin önünde durup korna çaldı. - Ahaaa komutan gedi. Gerisini sen düşün . Gelen Jandarma Uzman Çavuştu. İsmail Dede selam verdi, yanlarından yürüyüp gitti. Eve geldiğinde pencere önündeki Ayşe Nine: - Kerim’i götürdüle, dedi. - Acık akıllanır belki. Sen az odunla yemek götür Zehra’ya. Soba yanmıyo. Ben de bi keyif çayı içen gari. - Eyi. Sen iç çayı. Hava bi hafta bölemiş. - Yağsın yağsın! Temelli içme suyu gamacek. Kar hızını arttırmıştı. Yollar kapandı. İsmail Dede pencereden yağan karı izliyor,arada Zehra’nın bacasından çıkan dumana bakarak keyifleniyordu. Ayşe Nine de komşuya kadar gitmiş, yeni gelmişti. - Zehra dedi Ayşe Nine , odun toplama gitmişde gememiş. - Allah kimseyi öle yapmasın. Bu karda odun nede bulcek? - Düşe şaşa karda her şe olur. - Ya ne ocek Allah aşkına,sen de emme de pinpiriklisin. Öküz altında buza araman. Karda havanın garardığı belli omaz pek. Bi bakmışın aşam omuş. Anca gelir. Sen ilaçlanı içtin mi?Içmedin,iç ! Sonada bak bacam sızlıyo diyon. - Eyi. Bu sefer de İsmail Dede’nin içine bir kurt düştü. Muhtarı aradı. Muhtar ve on kadar kişi köyün civarında Zehra ‘yı aramaya koyuldu. Yatsı ezanından sonra da bir çok kişi katıldı aramaya. Jandarma da geldi. El fenerleriyle izleri bulmaya çalışsalarda şiddetlenen kar, Zehra’ dan bir ipucu göstermiyordu. Ses sanki donuyordu soğuktan. Bağırmalar da sonuç vermemişti. Uzun bir ıslık duyuldu sonra. Soğuk bir ıslık...fenerler bayır aşağıya doğru ilerleyerek takip ettiler bu ıslığı. Kimisi üşüyor, kimisi de kayıp yere düşüyordu. İsmail Dede çok gerilerden duydu bu ıslığı. Karda diğerleri gibi hızlı gidemiyordu. Zehra’yı dere yatağından çıkardılar. Saçlarına kadar ıslaktı. Başında yeni, beyaz çiçekleri olan kırmızı bir yazma vardı. Donmuş bedenine, ıslak çamurlu fistanına, hatta atmayan kalbine aldırmadan gülüyordu.
··
297 görüntüleme
Neşe okurunun profil resmi
Bazı hikâyeler mutlu sonla bitemeyecek kadar gerçeği yansıtır. Çok başarılıydı. Kaleminize sağlık.
Erkan peker okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Çok sağolun.
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Ayfer okurunun profil resmi
Kalemine sağlık kardeşim. 🤗🍀
Erkan peker okurunun profil resmi
Teşekkür ederim kardeşim.:)
Neşe Nas okurunun profil resmi
içinde yaşadığınız şehre göre değil, içinde yaşattığın yûreğe göre yaşarsın. Kaleminize Yüreğinize sağlik hocam
Erkan peker okurunun profil resmi
Cümleniz çok güzel ve anlamlı, teşekkürler, sağolun.
Bu yorum görüntülenemiyor
Gizem yaz okurunun profil resmi
İçten ve samimi bir üslup olmuş. Elinize sağlık
Erkan peker okurunun profil resmi
Sağolun çok teşekkürler.
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.