Ah Martinnn, canım dostum. Günlerdir seninle beraberim. Ruth'u ilk gördüğün günden, kitaplarla tanışıp o büyülü dünyada dolaştığın günlerden ve kendini karanlık sulara bırakıp varoluşuna son verdiğin güne kadar sanki hep yanıbaşındaydım. Kitapların içinde yolunu bulup onların efendisi olurken aslında benimde gönlümün efendisi oluverdin. İçindeki en iyi şeyleri dökmeye çalışırken verdiğin çabaya adeta hayran kaldım. Ancak sayfalar ilerledikçe hayatındaki insanların, en yakının sandığın o kötü insanların, bir gün çok iyi yerlere geleceğine bir gün mutlaka bu yolda başarıyı elde edeceğine inanmamaları, seni yapayalnız bırakmaları beni çok üzdü. Kitabın içine girip senin yanında olmak istedim. Çok sevdiğin, beraber refah bir hayatınız olsun diye çabaladığın Ruth'un seni bir korkak gibi terk etmesine dayanamadım. En zor zamanlarında, açlıktan ölürken, yanında olmayıp kitapların basılınca ve şöhret kazanınca yanında olmak için çırpınan paragöz, sahte insanlar senin kadar benimde midemi bulandırdı.Şöhret olduktan sonra bile seni yalnız bırakan o insanlara yardım etmen kalbime o kadar dokundu ki. Kitabın böyle bitmemesini isterdim keşke geceleri yağ yakarak çalışan, mahmuzunu ayarlayıp yatan ve kitaplarını yazan Martin'in sonu güzel olsaydı. Ama Martin artık hayata o kadar doydu ki hiçbir şeye arzu duymadı, ÖLÜMDEN başka. O karanlık sularda ölürken bile ona asıl acı veren ölüm değildi, yaşarken yanında olmayıp ona güvenmeyen sevdikleriydi. Hoşçakal Martin Eden, seni hep güzel hatırlayacağım.