Gidip de yorulma çok uzaklara
Sen, 'sen'i gel benim içimde ara
Umut güneşimin mor bulutlara
Girip girip çıkışında sen varsın
Sen varsın, sen varsın, sen varsın
Gönül tezgahında şiir dokudum
İplik iplik nakışında sen varsın.
Aşk yolunun kanununu okudum
Madde madde yokuşunda sen varsın
Ah sen, sen, sen
Sen, sen, sen
Madde madde yokuşunda sen varsın
Madde madde yokuşunda sen varsın
Yar, yar, yar, yar, yar
Kitabın önsözünde yer alan; "Bütün cevherleri içinde taşıyan toprak olmak mı, yoksa toprağın içindeki cevher mi olmak istersiniz?" Sorusuna toprak olmayı tercih edenler; "Düşünüyorum ve hissediyorum, öyleyse varım!" sözünü benimseyenlerdir.
"Toprağın içindeki cevher olmak isterim," diyenler ise Descartes'in "Düşünüyorum öyleyse varım!" öğretisini tercih edenlerdir.
Burada amaç ise fikirleri yargılamak değil, sadece bir beyin fırtınası yaratmaktı.İnsan, bir damla sudur.
Dünyaya temiz akar, yaşadıkça kirlenir. Ve onları yalnızca Bilgeler temizler!
Suyu Yıkayan Bilge sıradan hazırlanmış bir eser değil, roman tarzında yazılmış felsefi pencereden gerçeğe ulaşmanın güzel bir örneklemesi.Kitabın kahramanı olan Mısırlı Bilgeler Çırağı Azibo’nun dünyayı güzelleştirmek adına hayatı boyunca öğrenmiş olduğu tüm bilgileri insanlara öğretmek ve aktarmak için çıkmış olduğu kutlu bir yolculuğu anlatıyor. Azibo dünyayı daha yaşanılır hâle getirmek için, insanlara iyiyi, güzeli ve doğruyu öğretmeye söz vermiş bir bilge.Tabii bu uzun ve yorucu yolda bir takım zorluklarla karşılaşan ama asla pes etmeyen, hedefine ulaşmak için her türlü çabayı gösteren bir gönül dostunun hikâyesidir.Beni etkileyen güzel bir kitaptı gerçekten. Büyük bir keyifle okudum.Kalbini felsefeye açmak isteyenlere küçük ve etkileyici bir yolculuk! Tavsiye ediyorum…
Ferman sürer seninle bu alemde husn ü ân,
Sensiz kalan gönül, kalan ömrünce yas taşır;
Destan değil, hikâye değil, senden ayrılan,
Ömrün bütün bedialarından uzaklaşır!
Şükür neden kıymetlidir o an bilir misin?
Gözlerinin görebildiği halde kör yaşamayı tecrübe ettiğin içindir.
İnsan en çok ıstırabından şikayet eder,
Ama bütün ondan sonra gelen mutluluğunu da ıstırabına borçludur.
Kazanmayı öğrenir kaybettiği için,
Sevmeyi öğrenir yalnız kaldığı için,
Omuz vermeyi öğrenir çelmeyle devrildiği için,
Bağışlamayı öğrenir yorulduğu için,
Sadakati öğrenir terk edildiği için.
Başımıza gelen her şey durumdur, sonuç değil..
Bir sufi öğrencisine ustasının öğretmeye çalıştığı en değerli gönül terbiyesi nedir bilir misin?:
İyi ile kötü arasındaki sınırları kaldırabilmesi...”