“Aldatanlar, aldatmakla yetinmezler; onlar, ihanete uğrayandan, bunun için üzülmemesini, kahırlanmamasını, dertlenmemesini, sevdiğinin bir başkasıyla yaşadığı hazzın üstüne kendi acılarının gölgesinin vurmasına izin vermemesini de isteyecek kadar bencilleşirler. İhanetin yarattığı ve hem aldatanın hem aldatılanın hayatına yayılan kederli gölgeyi, isterler ki aldatılan temizlesin, aldatanı vicdan azabından, suçluluktan, bir başkasını haksız yere üzmüş olmanın utancından kurtarsın; bunu elde edebilmek için aldattıklarının önünde alçalmayı, kendilerine acındırmayı, gülünç maskaralıklarla bir gülücük koparmaya uğraşmayı mubah sayarlar ama ne yaparlarsa yapsınlar bu armağanı aldattıklarından alamazlar; aldatılan, elinde kalan son silahı asla kendini aldatana gönül rızasıyla teslim etmez.”
Stendhal aşkı dörde ayırıyor, Cemil Meriç açıklıyor Birincisi gerçek aşk. Yani amour-passion. .. (sevgili ölse bile) sevgi.. ölünceye kadar devam eder. Amour-passion bu. Bütün şartları yenen, fiziğe aldırış etmeyen bir nevi communion. İkinci aşk bir övünme vesilesi: Amour-goût. Başkaları için sevişilir, gösteriş için sevişilir. Erkek genç ve
Reklam
Ne (iç) i inkâr et, ne (dış) ı, ne yüceliği ihmal et, ne derinleşmeyi, ne genişleme ve yayılmayı savsakla, ne yoğunlaşma ve durulmayı. * * Bu armağana lâyık olmaya çalış, ey mü’min gönlü. Ey, diriliş aşılı,kıyâmet nakışlı, mahşer atılımlı mümin gönlü.
Sayfa 25 - Diriliş yayınları/8.baskıKitabı okudu
Uhud
Yine o havalide "Mescid-i Fetih" namıyla isimlendirilmiş gönül açıcı bir ibadethane ve peygamberin bir kuyusu bulunmaktadır.
"Bakî Mezarlığı'na yönelerek yüce arşı ve yüksek makamı gör. O yerin her tarafından sekizinci göğün yıldızları gibi nur fışkırır. Gönül sahipleri bu yıldızları görür, kalp gözü açılmamış olanlar ise başları yakaları arasında yokluğa götürürler." Hâsılı cennetten nişan olan Bakî Mezarlığı bir rahmet alanıdır. Her kümesi bir nur dağı ve her hurma ağacı bir iman ağacı gibi parlamaktadır. Mağfiret eseri olan her zerre tozu, devlet iksirinin mayasından daha kıymetli ve parlayan her taş parçası, Hz. Süleyman'ın mühründen daha değerlidir. O pâk toprağın ziyaretçilerinden hiçbir vücut yoktur ki dört elemanın (ateş, su, hava, toprak) içine gizlenmiş, nadir ruh cevherini, o toprakta saçmak için duaya el açmasın. Hiçbir can yoktur ki dört kıta hil'atini o yere atmak için ağzı dua ile dolu olmasın. Bakî toprağında hastalananlar cehennem çukurlarının kötülüğünden emin olur. Hatta uzaktan da olsa ateş görmeye fırsat bulamazlar. Bundan daha huzurlu bir yer var mıdır? Bundan daha faziletli devlet olur mu ki kıyamet gününde şefaat ül- kesinin sultanı Hz. Muhammed [sallallahu aleyhi vesellem] ile birlikte toprak yastıktan baş kaldırmak ve peygamberlik sancağının gölgesinde cennet bahçesinde gül seyretmekten daha faziletli devlet olur mu?
Reklam
İhanetin yarattığı ve hem aldatanin hem aldatilanin hayatına yayılan kederli gölgeyi, isterler ki aldatilan temizlesin, aldatanı vicdan azabından, suçluluktan, bir başkasını haksız yere üzmüş olmanın utancından kurtarsın; bunu elde edebilmek için aldattiklarinin önünde alçalmayi, kendilerini acindirmayi, gülünç şaklabanliklarla bir gülücük koparmaya uğraşmayı mubah sayarlar, ama ne yaparlarsa yapsınlar bu armağanı aldattiklarindan alamazlar; aldatilan, elinde kalan son silahı asla kendini aldatana gönül rızası ile teslim etmez.
Sayfa 269Kitabı okudu
Osmanlı'da kültür çağının bütün vaidleri gerçekleşmiş, tomurcukları meyve olmuştur. Artık karşımızda destan sabahları tahayyül eden, gözünü daldan budaktan sakınmaz delikanlılar değil, kan ve ateş imtihanından yüz akıyla çıkmış ve yüz akıyla çıkacak bir olgun insanlar topluluğu var, tarihe yön verecek bir toplum. Medreseleri, tekkeleri, asker ocakları, esnaf teşkilatıyla girift ve yekpare... Tek kitap, tek düşünce, tek gönül, tek bayrak... Vahye dayanan bir medeniyet... Vahye yani ezeli ve mutlak hakikate... Osmanlı'nın insanlığa en büyük armağanı, insanlığın ezeli rüyasını, yani insanı gerçekleştirmiş olmasıdır. İzm'lerin sezdiği, aradığı fakat bir türlü bulamadığı gerçek insan.
Sayfa 108Kitabı okudu
Aldatanlar, aldatmakla yetinmezler; onlar, ihanete uğrayandan, bunun için üzülmemesini, kahırlanmamasını, dertlenmemesini, sevdiğinin bir başkasıyla yaşadığı hazzın üstüne kendi acılarının gölgesinin vurmasına izin vermemesini de isteyecek kadar bencilleşirler. İhanetin yarattığı ve hem aldatanın hem aldatılanın hayatına yayılan kederli gölgeyi, isterler ki aldatılan temizlesin, aldatanı vicdan azabından, suçluluktan, bir başkasını haksız yere üzmüş olmanın utancından kurtarsın; bunu elde edebilmek için aldattıklarının önünde alçalmayı, kendilerini acındırmayı, mübah sayarlar, ama ne yaparlarsa yapsınlar bu armağanı aldattıklarından alamazlar; aldatılan, elinde kalan son silahı asla kendini aldatana gönül rızasıyla teslim etmez.
Sayfa 269 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Stendhal aşkı dörde ayırıyor, Cemil Meriç açıklıyor
Birincisi gerçek aşk. Yani amour-passion. .. (sevgili ölse bile) sevgi.. ölünceye kadar devam eder. Amour-passion bu. Bütün şartları yenen, fiziğe aldırış etmeyen bir nevi communion. İkinci aşk bir övünme vesilesi: Amour-goût. Başkaları için sevişilir, gösteriş için sevişilir. Erkek genç ve güzel metresiyle fiyaka satacaktır. Kadın meşhur bir
Reklam
Gönül Çalab'ın tahtı Gönül Çalab'a baktı İki Cihan bedbahtı Kim Gönül yıkar ise
İnan, insan gerçekten sevdi mi asla unutamıyor ve ayrı düştü mü iki gönül, asla mutlu olunmuyor. Başkalarıyla aynı şeyleri yaşayamaz insan.
Gönül bu çölde bir hayli koşturduysa da Bir kıl kararınca bilgi sahibi olamadı, ama kılı kırk yardı. Kalbimde binlerce güneş parladı. Fakat, yine de o Bir zerreciğin noksansız bilgisine ulaşan yolu bir türlü bulamadı.
SELÂM SANA Türk Müverrihi Ahmet Refik Beye Ey muhterem Ertuğrul’un gözbebeği, Ey sevgili Gazi Osman, Ey gün yüzlü, altın kalpli erkek aslan. Ey Kayıhan oymağının asil beyi
Resim