Bir hayalden ibâret olan geçici bir dünya hayatı yaşıyoruz sevgili okuyucular. Burada huzuru ve kâmil mânâda mutluluğu aramak byhûde. İnsanı ancak daha derin üzüntülere ve çaresiz elemlere sevk etmekten başka bir şeye yaramaz böyle bir arayış. İşte bunu; gönül sultanı, kalem ehli, kelâm ehli kimseler çok güzel ifadeye koymuşlar. Bir örneği aktarmak istiyorum: Diyor ki şair; (sözlerinden belli ki şair demek yeterli değil kendisi için, bir gönül ehli...)
"Âfet-i gamdan aceb dünyada kim âzâdedir
Herkesin bir derdi var mâdem ki âdemzadedir
Bir humâ-yı zevki bin sayyâd-ı gam takip eder
Böyle bir mevhûma bilmem halk neden üftâdedir"
Sayfa 8 - Babıali Kültür Yayıncılığı /15. Baskı, Haziran 2019/Kitabı okudu
Gönül ki aşk kokusuyla kendinden geçip sarhoş olmuyorsa; ehli diller katında o gönlün taştan farkı yoktur. Aşk gülü açmamış bir gönül bahçesi; şarabı olmayan işret meclisi kadar beyhude ve yavandır.
Bunu daha evvel okumuş, gönül ehli zâtlardan işitmişti. "İlim karası" diyorlardı buna. İnsan ne kadar çok bilir ne çok öğrenirse o denli gözü hakikate kararıyor ve kendi bildiklerinden gayri doğru yoktur sanıyordu. İlim karası gözlerine bulaşıp sonra gönlüne sirayet ediyor ve işte nefsin bu hilesi onun hakikatine zarar veriyordu.