Oysa bir başka kitabın sayfaları arasında yolculuk yaparken bundan iki saat evvel kapım çalındı ve beklediğim yeni kitapları getirmişti kargo . Heyecanla açtım ve çalışma masama getirip üzerine koydum kitapları. Bir an geri döndüm ve içimden bir ses al ve şimdi oku bunu dedi. Oysakıymalı makarna yapacaktım ocakta suyun kaynamasını bekliyorum. Oturdum aldım elime Güneş Özümü Alıyor ne anlatıyor acaba dedim kapakta gezdirdim ellerimi ve zorlama zihnini okumaya başla dedim. Gittim, ocağın altını söndürdüm geri geldim oturdum ve şu an gözyaşlarımı kurulamaya devam ediyorken yazıyorum bu satırları. Sanırım kurulamak da kâr etmeyecek ama taşmış bir nehir gibi bu akış. Göz pınarlarımın musluklarını bu kadar uzun zamandır kapalı tutuşuma şaşkınlığım beri yandan. Meğer tasarruf ettiğimi düşündüğüm gözyaşlarımmış beni silkeleyecek olan ve vesilesi bu eser.
Anlatmayacağım Güneş Özümü Alıyor’u
Sadece teşekkür edeceğim yazarı Mustafa Tan’a. Çünkü benim kelimelerim sığ kalacak akan koca bir nehrin yanında. Kaleminize, gönül gözünüze sağlık.
Meriç'e kırgınım. Sevgilisinin âdi bir ihanetine uğramış masum, vefakâr ve aşık bir genç kız gibi/kadar kırgınım.
Jurnal (2), Meriç'in yasak aşkına mektuplarıyla başlar. Kafka'nın Milena'ya mektupları bile gözümde bu kadar kirli değildir. Meriç benim dünyaya açılan kapım. Dünyaya, yani kitaplara, yani tüm insanlığa. Aşkının mektuplara yansıyan azametinden önce ihanetinin balçığı çarpıyor gözüme. Meriç artık dünyaya değil güvensizliğe açılan ilk kapım. Tüm insanlığı kuşatan yüce bir gönül sadakatten nasibini almadığı sürece küçülmeğe mahkumdur. Cemil Meriç tanıdığım en yüce ikinci yazar, birincisi kelamın sahibi. Meriç'e kırgınlığım ona hayranlığımdan. Hayranlık, yani aşk. Ona hâlâ hayranlık duymam affedeceğim anlamına gelmez.
Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge. Ne açar kimse kapım bad-ı sabadan gayrı..
Bana,ne gönül ateşinden başka kimse yanar, ne de sabah rüzgarından başka kimse kapımı açar...
SÖZCÜKLER BÜYÜDÜR...
"Ya hayr söyle yada sus"
Kullandığınız her sözcükle bir anlaşma imzalarsınız. Hem kendinizle hem karşınızdaki ile.. Hemde tüm evrenle! Bir insan gelecekte ne yaşayacağını merak ediyorsa bugün ne konuştuğuna baksın. Olasıdır ki bugün en çok konuştuğunuz şey yarının deneyimi olacak.
Peygamber efendimizin bir hadisi
Hoşgeldin topal yanım karanfilli çayım.
Hoşgeldin aynadaki gülen yanım ilk ve sonbaharım .
Kuytu bakışlım yetim değil artık bir şiir açıldı gönül kapım hadi gel gir.
Sen varsan ben varım.
Kuytu bakışlım.
Aşkı ben sende gördüm .
Senden evvel ben kördüm dindi yüreğimdeki yasın.
Hoşgeldin Hoşgeldin Kuytu bakışlım.
-İsmail sönmez
"Toprağın altı da üstü de yaşanmışlıklarla dolu.."
"Anadolu da öğretmen olmak;
-Kendini başlangıcı ve sonu olmayan bir öykünün tam ortasında bulmak gibiydi,
-Zamansız bir coğrafyanın ortasında geçmişin ve geleceğin iç içe geçtiği bir satıhta yaşamak gibiydi,
-Sıcacık bi sobanın dibinde okuduğum kitaplarım,
-Gecenin bi akti çalan kapım,
-Kendini bi çocuğun hikayesinin tam ortasında bulmak,
-Gidilen yollar, verilen emekler.. Zaman geçse de hikayeler hep aynı..."
Hâlâ bana dön demeyeceğim. Çünkü bir daha kırmayacağım senin için kalbimi. Yeterince perişan oldum ve bu duyguları bana yaşatıp ağlamaklı halde olduğum şu vakitte istemiyorum seni.
Uğruna dünyaları yakmam daha. Seven sevdiğine sevdiği için kavuşur. Ben sana senin sevdiğin olamadığım için kavuşamadım. Her şey iki kişinin aldığı kararla bitmiyor maalesef. Elbet seveceğim başkasını ve elbet unutmak için vereceğim her türlü mücadeleyi. Hatta sana ait olabilmek için verdiğim mücadelenin binlerce katını sarfedeceğim.
Uzaklarda bir yerde değilsin. İçimde isimsiz bir tabutta yer yapıp sevgi ve aşkın ıstıraplı topraklarına gömdüm. Gömerken de unutmadan baş ucuna koydum sarı sarı papatyalardan. Mis gibi kokmaları için değil de çekeceğin acıları az da olsa hafifletir belki diye koyuyorum. Cayır cayır yanmak bile lütuf kalacak bu durumun yanında. Saygıyla sevgiyle geride bırakıyorum seni. Gönül kapım açılmaz bundan sonra uğraşsanda. Hayatının geri kalan kısmında mutluluktan ve aşktan mahrum kalma üzüm buğusu.