Demek ki, iktidarın hegemonik olmasıyla birlikte insanlar, iktidara yalnızca fiziksel olarak değil, duygusal olarak da bağlanırlar ve bunun sonucunda iktidar olgusunun içerdiği kulluk-kölelik ağının içine kendi istekleriyle saplanıp kalırlar.
La Boétie Gönüllü kulluk kitabında sürekli olarak “TİRAN” kavramını
kullanmaktaydı. Bende kitabı daha iyi anlamak için bu kavram
üzerinde yoğunlaştım. Platon ve Aristoteles'e göre; aldığı kararlarda
hukuk dışına çıkan, egemenliği altındakilerden çok kendi hakkını
gözeten, başkalarına olduğu kadar kendi halkına da şiddet
gösterenler tiran olarak tanımlanır. Yazar tiran imgesini yok ettiğini
görüyoruz kitapta. Bence yazarın ortaya koymak istediği düşünce akla
ve bilimselliğe dayalı, barışçıl bir cemiyet-toplum kurulmalıdır. Âmâ
burada yazarı eleştirdiğim bir konu Kültürleri, yaşam idealleri,
inançları tamamen farklı olan insanları nasıl olur da tek bir cemiyet toplum içinde toplamayı düşünür? Bu düşüncemde yazarın bu soruya
cevap veremediğini düşünüyorum. Zira imkânsıza yakın bir durum söz
konusu tek cemiyet altında toplansa bile bir devlet mekanizmasına
ihtiyaç duyulması gerektiğine inanıyorum. Tekrar yazara dönersem
yazarın istediği bence “ kabullenmemek ” . Yazar insanların körü
körüne kabullenmesine karşı çıkıyor. Sorgulanması gerektiğini
düşünüyor. Yazar’a göre bir yerde kölelik/kulluk varsa orada mutlak
bir kabulleniş vardır.
MONTE CRİSTO KONTU
ALEXANDRE DUMAS PERE
İNCELEME
Alexandre DUMAS’ın eseri olan Monte Cristo Kontu’nu inceleyeceğim. İncelememe geçmeden önce yazar hakkında bilgi edinmek için araştırdığım birkaç bilgiyi sizinle paylaşacağım. Alexandre Dumas Père 19. yüzyıl Fransız edebiyatının en
Dört tavuk, bir kartal yuvasına gidip bir yumurta
çalarlar. Yumurtayı kümese getirdiklerinde, diğer tavuklar gördükleri bu yumurtanın çok büyük bir tavuğa ait
olduğunu düşünürler.
Zaman geçer, yumurtayı getirenler de unuturlar, onlar da bu yumurtanın büyük bir tavuğa ait olduğuna inanırlar.
Günün birinde kuluçkaya yatan bir tavuğun