135 syf.
·
Not rated
Gönüllü Kulluk ve Kölelik
İnsan hiç kula kulluk eder mi, Hele ki gönüllüyse buna akıl erer mi? Montaigne’in en yakın dostu olan La Boetie, sivil itaatsizlik ve şiddetsiz direnişin ilk savunucularından biridir. Hani bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim ifadesi anlam kazanmıyor değil bu bilgiyle. Lakin herhalde bu ifade de günümüzde pek anlamı kalmadı sonuçta
Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev
Gönüllü Kulluk Üzerine SöylevÉtienne de la Boétie · Alfa Yayıncılık · 20151,062 okunma
135 syf.
10/10 puan verdi
•• Montaigne'in yakın arkadaşı olan yazar, bu kitabı 16. yüzyılda 18 yaşındayken yazmıştır. Ölümünden sonra baskı ve yasaklarla karşılaşabileceği düşünülerek gizlice basılmış ve yayımlanmış. Her ne kadar gizlice yayımlansa da özgürlük ve demokrasiyi savunduğu için döneminde tehlikeli bulunduğu gerekçesiyle sansürlenmeye çalışılmış. Yazar 16.
Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev
Gönüllü Kulluk Üzerine SöylevÉtienne de la Boétie · Alfa Yayıncılık · 20151,062 okunma
Reklam
Bizler Allah'a kulluk yapmaya üşenirken, onlarca şeye gönüllü kölelik yapıyor ve her geçen gün esaretimizin nasıl arttığını fark edemiyoruz.
Nasıl ki kölelik kurumunun olması (ve Spartacus gibi istisnaların ortaya çıkmaması) için kölelerin köleliklerini benimseyip sürdürmeyi istemeleri gerekiyorsa, siyasal iktidarın kurumsallaşması için de yönetilenlerin bağımlılıklarını sevmeleri ve bu durumu kendi katkılarıyla yaşatmaları gerekmektedir.
Şapka çıkarıyorum....
“Yoksul, perişan ve akılsız halklar, uluslar, kendi yararınıza olanı görmemekte direnen sizlersiniz! Kendi gözlerinizin önünde gelirinizin en önemli kısmından mahrum bırakılıyorsunuz, tarlalarınız yağmalanıyor, evleriniz soyuluyor, ailenizden yadigar kalanlar alınıp götürülüyor. Öyle bir hayat sürüyorsunuz ki, kendinizin olduğunu iddia edebileceğiniz tek bir şeyiniz yok; görünen o ki, malınız mülkünüz, aileniz ve bizzat hayatınız size ödünç verildiği için şanslı olduğunuzu düşünüyorsunuz. Bütün bu zarar ziyanı, bu bedbahtlığı, bu yıkımı üzerinize salan yabancı düşmanlar değil, bir tek düşman, sizin sayenizde o kadar güçlü olan, onun için kahramanca savaşmaya gittiğiniz, onun azameti için kendi canınızı ölüme atmayı reddetmediğiniz. Üzerinizde bu yolla tahakküm kuran bu düşman iki göze, sadece iki ele, sadece bir vücuda sahip, şehirlerinizde yaşayan sayısız insan içinden en önemsizinin sahip olduğundan daha çoğuna değil, sizi yıkması için ona bağışladığınız güçten daha fazlasına sahip değil gerçekten de…” (Etienne de La Boétie – Gönüllü Kölelik (kulluk) Üzerine Söylev)
Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev - Etienne de la Boetie
Sayısız insanın isteyerek, dahası köle gibi tek bir tirana boyun eğmeleri, ne kadar utanç verici ve haysiyet kırıcı! Onlara mülkiyet üzerinde, ana ve babaları üzerinde, karıları ve çocukları üzerinde, dahası kendi hayatları üzerinde hicbir hak tanımayan bir tiran - nasıl bir insandır böyle biri? O, ne bir Hercules'tir ne de bir Samson'dur! Çoğunlukla halkın arasında bir cüceden, en yavşak korkaktan başka biri değildir - iktidarının asıl kaynağı, kendi gücü değildir; o, çoğu zaman en aşağılık fahişelere kölelik eder. Ona boyun eğenler, ne kadar aşağılık yaratıklardır! İki, üç ya da dört kişi tek bir kişiye karşı baş kaldırmadıklarında, bu anlaşılabilir bir cesaret eksikliğidir. Fakat yüzlerce ve binlerce insan tek bir kişinin vurduğu zincirlere sabır gösterdiklerinde, insanoğlunun saygınlığından ve irade özgürlüğünden geriye ne kalır? Bir tirandan kurtulmak için zorbalık şart değildir. Ülke artık ondan bıktığında, o kendiliğinden yıkılır. Yeter ki, aşağılanmış ve köleleştirilmiş olan halk onun elinden bütün haklarını alsın. Özgür olabilmek için, boyunduruktan kurtulmaya yönelik sağlam bir irade yeterlidir... Bundan böyle köle olmayacağınız konusunda kesin karar alın - işte o zaman özgür olursunuz! Tirandan desteğinizi geri çekin, işte o zaman o, altından kaidesi çekilmiş bir sütun gibi yıkılacak ve paramparca olacaktır."
Reklam
La Boétie tiranın “yardakçıları” (yani bir anlamda devlet görevlileri, bürokratlar) ile halk arasında kölelik derecesi açısından bir fark bulunduğunu vurgular. Halk, “yardakçılara” göre “biraz daha özgürdür “, daha doğru­su biraz daha az köledir. Çünkü halk, “ne kadar kulluklaştırılmış olursa olsun yalnızca kendine söyleneni yeri­ne getirmekle yükümlüdür.” Oysa, siyasal iktidar oda­ğına yakın olmalarından dolayı hiçbir güvencesi bu­lunmayan “yardakçıların”, “ tiranın söylediklerini yap­maları yeterli değildir. Onun ne istediğini düşünmeleri ve hatta onu memnun edebilmek için düşüncelerini ön­görmeleri gerekir.”
... çünkü in­sana her yerde ve her mekânda kölelik iğrenç ve özgürlük de değerlidir; ama doğduklarında boyunduruk altında bulunanlara acımamız ge­rekir gibime geliyor; özgürlüğün gölgesini bile görmedikleri ve hiç ondan söz edildiğini işit­medikleri için köle olma bahtsızlığını hissetmediklerinden onları bağışlamamız veya affet­memiz gerekir.
Doğuştan kölelik!
Böylece şunu söyleyelim ki, insan neyle ye­tişip neye alışırsa, bu onun için doğal görünür; fakat sade ve bozulmamış olan doğanın onu çağırdığı şey, yine sadece onda saftır: Bu ne­denle gönüllü kulluğun ilk nedeni, alışkanlık­tır;.. Hep kul olduklarını, babalarının böyle yaşadığını söylerler; bu kötülüğe sabret­meleri gerektiğini düşünürler,
Sayfa 107Kitabı okudu
67 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.