🫀Sayın kalbim 27 yıllıksın farkında mısın?
Yıllardır atıyorsun ve hiç kimse de dinlemedi ritmini doktorlardan başka.
Bütün müteahhitlerin ve mimarların para kazandığı ekonomik krizde sen 2 odacığınla çarpık bir gecekondu sıcaklığında sahip çıkıyorsun bana.
Sayın kalbim, her yaşın bir yıl değil de gün olsaydı eğer 4 haftalık bir ayı tamamlamış olurdun. Zaten zaman görecelidir ve Einstein'a hep inanmışımdır.
Bir bahçıvanın elinde tohum olsaydın 27 yılı devirmiş bir ağaç olurdun belki kollarını sevgiyle açan.
Sayın kalbim, metrekareleri ölçülen kumaşlar gibi ellerinde cetveller ve pergellerle gelenlerin hacmini ölçmelerine izin verme!
Ve bil ki senin hacmin, uzayda kapladığın yer değil sevdiklerinin kalbinde kapladığın yer kadardır!
Sayın kalbim, kendini kendinden ve sevdiklerinden esirgeme!
Çünkü sen en çok kendine layıksın! 🌾
*Yaşamak acı çekmektir; yaşamı sürdürmek, çekilen bu acıda bir anlam bulmaktadır. Eğer yaşamda bir amaç varsa, acıda ve ölümde de bir amaç olmalıdır. Ama hiç kimse bir başkasına bu amacın ne olduğunu söyleyemez. Herkes bunu kendi başına bulmak ve bulduğu yanıtın öngördüğü sorumluluğu üstlenmek zorundadır"
İlk cümlem,
İnsanın Anlam Arayışı*
İkinci Dünya Savaşı yılları,
Meşhur toplama kampları...
Ne kitaplar yazıldı ne filmler yapıldı.
Ama hiçbiri yaşayan biri kadar anlatamaz yaşanan acıyı!
Peki onlar bunu anlatmak isteyecek mi? Hangi kelime orada yaşananları dile getirmeye yeter ki? Ya da bu onları bu acıları yeniden yaşamaya itmek olmaz mı?
"Yaşadıklarımız hakkında
Ve bir yaprak daha düşer hüzün kokan nemli toprağa... Göğü deler keskinden bozma düşünceler... Elma Adem' e küser, Adem' in yok haberi Havva' dan... Kafamda çınlayan sesin vuruşları sol-fa di es... Ruhum bağır çağır, sessiz çığlıklarım yuvalarından çıkan uçuruyor kuşları... O kuşlar ki Süreya' ya ilham... Hayat uzun... Bitmek bilmeyen yorgun kırpınışları...
Kitabı tavsiye ederken "şiddet" kullanılabilir...
Bu kitabın üzerimdeki etkisi büyük. Öyle ki son 20 sayfayı değişmem ciltli kitaplara... Ben de bi Evreka sevinci... Kaçıncı sevinişlerim bilmem ama anlıyorum ki bazı düşünceler karşılık bulmuş. 1+1 her zaman etmez iki diyen collatz teoremine dem vuran bir öz ki...
İnsanın olduğu yerde sorun her daim olacaktır. Göreceli insan, standartlarla yönetilemez. O sorun olacaktır hep ve biz yine de yorulmayacağız aramaktan mutlak düzeni. Hangi ideoloji ? Hangi renk? Hangi çiçek? Hangi şehir? Hangi yemek, meyve, sanatçı, film, ve belki de aşk... Görecelidir insan azizim.
Aldous Huxley' in yüz yıl kalibreli dürbününü mü seveyim, ideal düzenin "ahanda bu" demeyişiyle ortaya çıkan iç burukluğunu mu seveyim, Neo-insan' ın ilkelliğine bağımlılığını mı yoksa natürel yollarla insanı kontrol edilemeyişini mi?
İsrafil mi?
Beklemeyin.
İsarfil içimizde!
Cesur Yeni DünyaAldous Huxley · İthaki Yayınları · 202160bin okunma
Onun adı FRIEDRICH NIETZSCHE!
Beni düş kırıklığına uğratan kendimden başkası değil.
-Franz Kafka
Nietzsche'yi kendi gözümden yazayım. Küçüktüm, yalnız, hemcinslerimden uzak, insanlardan uzak, kenara çekilir dini kitapları okurdum. İnsanlar beni bir öcü gibi görürdü. Ama tatlı bir öcü, öyle ki yanıma sokulur beni dinlerlerdi. Bazen sanki başka
Ne kadar küçük ya büyük olursa olsun, acı da insanın ruhuna ve bilincine tamamen yayılır. Dolayısıyla insanın çektiği acının "büyüklüğü" kesinlikle görecelidir.
Belki ilginizi çekecek duygusal bir anımı anlatayım mı?
Tabii o zaman 17-18 yaşlarındayım. Türkiye'de içinde ırmakları akan yemyeşil cennet gibi ve yalnızlıkta sessizliği dinleyecek güzel yerler arıyorum.
Tabii o zaman Türkiye'nin coğrafi yapısına yani daha doğrusu nerede ne var bunlara hakim değilim..
Coğrafik haritayı açtım, en koyu
"Tüm yazılmışlar arasında sevdiğim tek şey birilerinin kendi kanıyla yazdığıdır. Kanla yaz: Fark edeceksin ki kan ruhtur.'
-NİETZSCHE
Reis'e ait okuduğum 4. kitap oldu. Daha önce benim için şu ana kadar okuduğum en yalın kitabı olan ve içerisinde 638 aforizma bulunan
Güz Gelmeden, 4 Kasım 1999'da aramızdan ayrılan Selçuk Baran'ın çekmecesinde bulunan son romanı... Benim de Tortu'dan sonra okuduğum ikinci eseri...
Yeşilçay adlı bir sahil kasabasında yaşayan insanların hayatlarından kesitlerin anlatıldığı roman, derin bir eser. Yaşanılan dönemden, çevre faktörlerinden, insan ve durum tahlillerinden,