Peygamberin (sav) en sevdiğim ikazlarından birisidir; "Sevdiğinizi ölçülü seviniz. Nefret ettiğinizden ölçülü nefret ediniz." Rasulullah hep haklı. Neyi haddimizden fazla sevdik, neyi bizim sandıysak, elimizden kayıp gidişine, imtihanımız oluşuna şahit olduk hep.
Mösyö Goriot da, evlatlarını ölçüsüz seven, sırf kendinden meydana geldiler diye kızlarını kendisinin sanan bir baba. Ebeveynlik zor zanaat, özellikle ölçülü olmak konusunda. Goriot Baba başta çokça imrenilen, evlatlarına duyduğu sevgisiyle insanı kendisine hayran bırakan bir adam. Ancak yorgun ömrünün neticesinde kendisi de, okuyucu da kabul ediyor ki, Cibran'ın bahsettiği gibi, evlatlarımız Allah'ın kızları ve oğullarıdır, anne babalar yalnız vasıta.
Balzac bu kitap sayfaları arasında gezdirirken, 18. yüzyıl Paris'ine, sosyal sınıf çatışmalarına, çetrefilli kadın erkek ilişkilerine ve bütün süsüne püsüne rağmen insanlığın gerçek ve makyajla değiştirilemeyecek çirkin suratına konuk ediyor okurunu.
Klasikleri okumak zordur, bilirim. Hatta bu kitabın içine de inat ederek ancak girebildim. Ama inanın, bu kırık süruru, bu "geç kaldım ama nihayet tanıştım" hissini, bu zamanlar arası farklılık ve benzerliklere şehadetin lezzetini başka herhangi bir eylem ile tecrübe edebileceğimizi sanmıyorum. Zaruri diyecek yetkinlikte değilim ama, klasik okumak iyidir, kanaatimce elzemdir. Sevgi ile...