Kısa zamanda bitirmelik hoş bir romandı. Dili sade ve anlaşılır edebi cümleleri ise çok güzeldi.
Arthur’un yetiştirilme tarzını sevdim. Günümüzde de ebeveynler çocuklarını bu bilinç tarzında yetiştirseler ortada çok sıkıntı kalmaz gibi.
Lauren’i çok tanıyamadık bence. İkinci kitapta daha çok tanıyacağız sanırım. Kitapta Arthur’un yaptığı her ne kadar romantik delisi bir hareket olsa da gerçekte insanlar direkt akıl hastanesine sokarlardı. Kime anlatırsa anlatsın yapacakları ilk iş bu olurdu.
Paul’e helal olsun hakkını vermeden geçmeyeyim böyle dost herkese nasip olsun yani polisi de aynı şekilde kutlamak lazım ahlaki açıdan gerekeni yaptığı için.
Devamını merak ediyorum o yüzden ikinci kitabı ‘Sizi tekrar görmek’ kesin alacağım. Bakalım ikiliyi neler bekliyor.
25 Mayıs 1915
Bu gece, bugün o kadar top geçti ki yedi-sekiz tren, kırk vagondan ibarettir. Acaba bu harp yazın da bitmeyecek mi? Ya kışa kalır isek? Hepimizde ümid-i necat [kurtuluş ümidi] kesiliyor. Eyvah, buralarda mahvolup gideceğiz! Vatanımızı, ailemizi görmek nasip olmayacak mı? Artık birbirimizi teselli edemiyoruz. Biri düşünür iken
"Hepsine uzun geceden sonra gelen tanın kızıllığını görmek nasip olsun! Ben, her zamanki sabırsızlığımla önden gidiyorum." Stefan Zweig, Petropolis, 22.02.1942
"Sahi mi? Ben öyle hatırlıyorum... Nihat'la Profesör Hikmet'e anlattım. O zaman sen yok muydun? Neyse, fakat kaynını hapisten kurtarmak için vezneden iki yüz lira aldığını, bunu yerine koyamadığı için defterlerde kalem oynatıp işi idareye çalıştığını herhalde söylemiştim. Aylardan beri hep tereddüt
içindeydi. Kaynı mahkûm olsa,
Şeytan sana fısıldamış herhalde... Mübarek olsun... Ben bu işe daha fazla dayanamayacağım... Bir nihayet vermek lazım... Bu sabah kararımı verdim. Kasada epeyce para var, bir miktarını, daha doğrusu yüklenebildiğim kadarını alıp eve çoluk çocuğun nafakası olarak bırakacak, ondan sonra da başımı alıp gidecektim. Şeytan nereye çağırırsa oraya... Bu dünyada başta türlü olmak neye yarar? Dünyayı bizim kayınbirader gibi adamlar istila etmiş... Benim gibi bir acizin debelenmesi fayda verir mi? Beş çocukla bir karıyı süründürmeye ne hakkım var... Sen şimdi bu sözlerinle benim kararımı takviye etlin... Sana teşekkür borçluyum evlat... Bana dünyanın hakikaten şuralına lükürülmeye bile değmez olduğunu ve bu dünyada suratına tükürülmeyecek bir tek, ama bir tek insan bile bulunmadığını sağlam bir şekilde ispat ettin. Böyle biri mevcut olsa o sen olurdun ve şimdi buraya gelinceye kadar içimde bir şüphe vardı. Şu kâinatta belki bir de iyi taraf vardır, fakat görmek bize nasip olmuyor diyor ve seni düşünüyordum. Bir daha teşekkür ederim. Beni boş hayallerle avunmaktan, yaptığıma pişman olmaktan kurtardın. Ben de kendimi, adam tanır bir şey zannederdim. Senin suratına bakınca melanet dolu ruhunu göreceğime yüreği çarpan bir insan görüyordum.
Özellikle Kuran'da geçiyor olması, günümüz Müslümanlarının ilgisini çektiği gibi, sahabenin, hatta Hz. Peygamber'in de ilgisini çekmiştir. Rivayete göre Hz. Peygamber onları görmek istemiş, Allah'ın " Sen bu dünyada onları görmeyeceksin. Fakat rîsaletini tebliğ ve imana davet etmek üzere ashabının hayırlılarından dört tanesini
Bilmek Ve Olmak Adlı Kitabımdan Alıntıdır
1984 yılında Konya'nın Çeltik ilçesine bağlı Torunlar köyünde dünyaya geldim. Köyümüz, hemen yanı başında velut bir derenin aktığı, ahalisinin neredeyse tamamının hayvancılık ve tarımla uğraştığı tipik bir Anadolu köyüdür. Çocukluğum annem olmadığından daha çok ninemin yanında geçmiştir. Bazı
‘Zamanını da iyi intihap ettin.{86} Maalesef seni boş çeviremeyeceğim. Mademki iki esnaf karşı karşıyayız, açıkça konuşalım. Dün gelsen metelik alamazdın, seni tekme ile kovardım. Yarın gelsen beni bulamayacaktın. Şeytan sana fısıldamış herhalde... Mübarek olsun... Ben bu işe daha fazla dayanamayacağım... Bir nihayet vermek lazım... Bu sabah kararımı verdim. Kasada epeyce para var, bir miktarını, daha doğrusu yüklenebildiğim kadarını alıp eve çoluk çocuğun nafakası olarak bırakacak, ondan sonra da başımı alıp gidecektim. Şeytan nereye çağırırsa oraya... Bu dünyada başka türlü olmak neye yarar? Dünyayı bizim kayınbirader gibi adamlar istila etmiş... Benim gibi bir acizin debelenmesi fayda verir mi? Beş çocukla bir karıyı süründürmeye ne hakkım var... Sen şimdi bu sözlerinle benim kararımı takviye ettin... Sana teşekkür borçluyum evlat... Bana dünyanın hakikaten suratına tükürülmeye bile değmez olduğunu ve bu dünyada suratına tükürülmeyecek bir tek, ama bir tek insan bile bulunmadığını sağlam bir şekilde ispat ettin. Böyle biri mevcut olsa o sen olurdun ve şimdi buraya gelinceye kadar içimde bir şüphe vardı. Şu kâinatta belki bir de iyi taraf vardır, fakat görmek bize nasip olmuyor diyor ve seni düşünüyordum. Bir daha teşekkür ederim. Beni boş hayallerle avunmaktan, yaptığıma pişman olmaktan kurtardın. Ben de kendimi, adam tanır bir şey zannederdim. Senin suratına bakınca melanet dolu ruhunu göreceğime yüreği çarpan bir insan görüyordum. Nah, bunak kafa... Al şu iki yüz elli lirayı, beni kimseye ihbar etme. Yarma kadar sükût hakkı olarak veriyorum. Ondan sonra istersen İsrafil’in{87} borusunu al da eflake{88} ilan et...
Kadın yaratıcılığı, bereketi ve aklının erkek dünyasına getirdiği canlılığı, güzelliği ve 'insan' faktörünü her toplantıda yeniden yeniden görmek ve yaşamak keyif veriyor bana... Sayıların, ölçülerin, formların, olasılık hesaplarının, kâr-zarar analizlerinin, istatistiklerin aslında insanlar için yapılmakta olduğunu ben olmasam onlara hatırlatacak başka kimse olmadığına varacak denli geniş tuttuğum hayal gücümü, başarılarım ve özgüvenimle besliyorum. Ağrıyan başlar, gerilmiş kaslar, 'ara verelim' demeyi 'kendine yediremeyen' erkek gururlar arasında kolumu uzatıp, buzlu bir portakal suyu istiyorum.
Demek hayat iki adım ilerisi bile görülmeyen sisli ve yalpalı bir denizdi. Tesadüflerin oyuncağı olacak olduktan sonra ne diye bir irademiz vardı? Kullanamadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı? Yaşayışımıza ve etrafımıza şekil vermek arzusuyla dünyaya gelmektense hayatın ve muhitin verdiği şekli