İhsan Oktay Onar'ın bu muhteşem kitabında tek eksik olan bir sözlük. Bu kitap kelime dağarcığınızı geliştiriyor...
İhsan bey'in bu kadar kelimeyi nasıl öğrendiğini merak ediyorum doğrusu. Bir elimde kitap, Bir elimde tablet. Tableti sözlük olarak kullanıyorum. Şu an itibari ile 10 sayfalık bir sözlüğüm oldu. Bu sebeple bu kitabı bitirmek öyle
Küçük bir şelalenin ahenk içinde bir musiki ziyafeti sunar gibi çıkardığı su sesleri, doğanın yeşil ve mavi elbisesini bugün şık bir desenle giymesi insanın mutluluğunu bin kez katlıyordu.
Bu gece fırtına var
Karanlık hırçın bir rüzgar ile saldırıyor üzerine
Korkuyorum korkmaktan
Ümitsizlikten
Çaresizlikten
Yalnızım, kimsem yok
Nefes bile alamıyorum
Kıyıya vurmuş balıklar gibi...
İnsanoğlu özüne ulaşmak için gayret etmelidir. Dünyaya gelen herkes arkasından güzel izler bırakmalı. Sen gibisine hayata küsmek yakışmaz. Barış yeniden hem kendinle hem insanlarla.
Kaskatı kesilmiş bir vücut,
Manasız bakışlar ve soğuk duvarlar,
Ondan da soğuk bir ranza ve demir parmaklıklar...
İşte hayat böyledir bazıları için.
Bazen sıla kırar atar demir parmaklıkları,
Sımsıcak bir şarkı paslı raznaları pırıl pırıl pırıl yapar.
Bakışlar bile mana kazanır.
Yeter ki yaşamak için bir sebebin olsun.
Hayat bazen bir şarkı sa gizlidir.
Artık bir oyunu oynayabiliriz
Ağla da: değmez ağlamamaya
Terkisinde kuşku atlarımızın uçabiliriz
O görünmez el şehri kararttığında
Ne kadar ne varsa bilinmez dediğin
Sirk cambazları olup gelirler uyuduğunda
Sanıyorsun ki boğacak seni düşüncelerin
Daha beter uçurumlar var beyninin kıvrımlarında
Tanrı, İblis ve bilinmez
Bizi yaşattıkları üç şehirdeyiz
Ermiş, cellat ve dilenci
Ne garip: her an her şeyiz
instagram.com/p/BkJJp04BbTU/?...
Artık bir oyunu oynayabiliriz
Ağla da: Değmez ağlamamaya
Terkisinde kuşku atlarımızın uçabiliriz
O görünmez el şehri kararttığında
Ne kadar ne varsa bilinmez dediğin
Sirk cambazları olup gelirler uyuduğunda
Sanıyorsun ki boğacak seni düşüncelerin
Daha beter uçurumlar var beyninin kıvrımlarında
Tanrı, İblis ve bilinmez
Bizi yaşattıkları üç şehirdeyiz
Ermiş, cellat ve dilenci
Ne garip: her an her şeyiz
Gerçeği söylemek gerekirse, cellat çok
büyük bir korku içindeymiş.
Kanun
koyucuların insanlıktan bahsettiklerini
duyduğu gün; “insanseverlik”, “ilerleme”; işi
bitmiş olarak duyumsamış kendisini.
Saklanmış, zavallıcık, insanların kendisini
unutmalarını bekleyerek, kulaklarını kapatarak
ve soluk almaya bile cesaret edemeden, günün
ortasındaki bir gece kuşu gibi temmuz
güneşinin altında keyfi kaçmış bir halde,
giyotininin altına büzülmüş. Altı aydır
görünmez olmuş. Hiçbir yaşam belirtisi
göstermiyormuş. Yavaş yavaş kaygılarından
sıyrılmış. Meclis’i dinlemiş kenardan ve kendi
adının geçmediğini duymuş. O çok korktuğu
büyük sözcüklerden hiçbirisi yokmuş artık.
Vicdanın işleyiş biçimi işte bu kadar mükemmeldir. Bizi kendimize ihanet etmeye, kendimizi suçlamaya ve kendimizle savaşmaya sürükler. Etrafta hiç tanık olmadığı durumlardaysa, bize karşı ondan bir tane, yani kendi kendimizi çıkarır.
Bir cellat gibi, bize görünmez bir kırbaçla vurur.
Vicdanın işleyiş biçimi işte bu kadar mükemmeldir. Bizi kendimize ihanet etmeye, kendimizi suçlamaya ve kendimizle savaşmaya sürükler. Etrafta hiç tanık olmadığı durumlardaysa, bize karşı ondan bir tane, yani kendi kendimizi çıkarır. Bir cellat gibi, bize görünmez bir kırbaçla vurur.