Siyasi görüşünüzü nasıl tanımlarsınız?
Benim siyasi görüşüm tamamen Kemalizim'dir. Hem de en koyu haliyle! Çünkü Kemalizim eşittir akılızim demektir. Bu kadar basittir. Bazen bana "Atatürk hala gerekli mi bize?" diye soruyorlar. Diyorum ki "Atatürk adını silip yerine akıl yaz, bir daha sor. Akıl gerekli mi? Akıl ne kadar gerekliyse Atatürk de o kadar gereklidir." Burada maksat Atatürk'ü anlamakta ve bu da daimi güncel bir ihtiyaçtir. Atatürk,"Benim manevi mirasım bilim ve akıldır!" diyor.Anlamalıyız ki Kemalim'in bir kitabi ve defteri yok. Bu da demek oluyor ki takip edeceğin kurallar da yok. Kemalizm'in bir tek kuralı var: o da "Aklını kullan!"
kitabın felsefesi hoşuma gitti iyilik-kötülük çatışmasına yazar çok iyi sorular sormuş. kitapta yapılan deneyler ilginç ve düşündürücü, din baskısı bir suçluya zorla empoze ettiriliyor, şahsi görüşüm toplumu zaten bu şekilde dizginliyoruz. kendi kendime eğer din olmasaydı insan varlığının yapabileceklerinde sınır ortadan kalkacaktı ve sonucunda da bizim şuan düşündüğümüz en uç noktasından bile berbat olacaktı.
kitapta anlatılan olay örgüsü güzel olsada ben ana karakter olan alexi sevemedim. sonda fazla iyi bir durumda bitirildiğini düşünüyorum. unutmayalım ki bu karakter bir suçluydu.
kitabın lisanı sade hatta sokak ağzı. kitaptan çok yazarın hayatı çok garipmiş ve bu kitabın sonundan pek hoşnut olmasamda yazarın yazdığı şeyleri yani psikolojisini merak ettiğimden ötürü diğer kitaplarınada göz atacağım.
Otomatik PortakalAnthony Burgess · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 200991,5bin okunma
“Kalp düşünebilseydi, atmaktan vazgeçerdi.”
Mart ayının alfa kitabı olarak okumam gereken kitaplardan biriydi Huzursuzluğun Kitabı. Yazar varoluşsal sancılarını, hayata dair bir anlam arayışını anlatamaya çalışmış. Hep bir memnuniyetsizlik hali var yazarda. Zaman zaman kendime göre doğru bulduğum tespitleri de yok değil, fakat dibine kadar mutsuz ve umutsuz şekilde bunları anlatıyor ki size de ister istemez sirayet ediyor. İnsana mutsuzluk, huzursuzluk, umutsuzluk aşılayan bir kitap.
Herhangi bir kurguya sahip olmamakla birlikte, uzun süren okumalar yapmaya müsait olmayan bir kitap. İnsanı ciddi manada bir umutsuzluğa sürükleme hali mevcut. Minik dozlarda zamana yayarak okunması gerektiği düşüncesindeyim. Bol bol altı çizilebilecek cümlelerle dolu, kült bir eser. Kalın bir kitap ne yazık ki, o yüzden uzun bir süreçte bitiyor okunması. Bir çok handikapla geçen okuma sürecimde sonuca başarıya ulaşabilmiş olmaktan oldukça mutlu ve gururluyum. Listeye bir tik daha atıldı. Kitaplarla kalın, sevgiler
#alıntı
“ Bugünkü görüşüm böyle. Yarın sabah farklı olacak çünkü yarın sabah ben farklı olacağım. Yarın neyi savunacağım acaba? Bilmiyorum, bilmek için yarında olmam gerek.”
Umman'ı bir gün göreceğim. Bu onu son görüşüm olacak. Gülhane Parkı'nda bir adamla yürüyecek. Onu değişmiş bulacağım. Biraz daha olgun, biraz daha yuvarlak yüzlü ve mutlu. Tavuskuşlarının önünde konuşacaklar. Ben az ileride bir bankta oturuyor olacağım. Onları seyredeceğim. Güzel ellerine bakacağım; hala seramikler yapıyor mudur diye soracağım kendime. Kuğuların yanına gidecek, bir çocuk sevinciyle seyretmek için beyaz kuşları. Yanına yaklaşacağım, gözlerine bakacağım. "O adam ben olabilirdim," diyeceğim, bir çınar ağacına yaslanıp ona bakan adamı göstererek. "Saçlarını iyice büküp bir omzuna bırakan, güzel şeyler yaparken dünyayı unutan Umman'ı hala seviyorum," diyeceğim. Son cümleyi belki de söylemeyeceğim. Hiçbir şey anlamayacak Yıllarca düşünüp duracak sözlerimi.
"O bakımdan benim, Doğan olarak görüşüm, tüm değişimlerin temelinde bilincin yattığı. Bilinçte meydana gelen değişimleri, insanın yaşamında meydana gelen diğer tüm değişimlerin anası olarak görüyorum. "
"Sonra yavaş yavaş mantığım değişti. hatta dünyaya bakışım, eşyayı görüşüm, insanları anlayışım değişti. bunlar bir günde olmadı. çok güçlükle ve adım adım oldu. hatta çok defa bana rağmen oldu. fakat oldu."
YouTube videomda bu uygulamayı neden ve nasıl kullanabileceğinizden bahsettim, her yakın arkadaşıma şiddetle tavsiye ettiğim uygulama, her özelliğine bayılıyorumm.
Daha detaylı görüşüm için: youtu.be/6_Y6kt5FVqY?si=... 'a bakabilirsinizz.
İki olasılık var; ya yapacaksın ya da yapmayacaksın. Benim samimi görüşüm ve dostça tavsiyem şudur; ister yap ister yapma, her ikisinden de pişman olacaksın .
Bugün günlerden yağmurlu bir cumaydı. İşten çıkmış otobüste kafamı cama dayayıp "çok eski şarkı" isimli müziği dinliyordum. Sözlerinde "iznin olmadan hala seviyorum seni" geçiyordu. Evet, onun izni olmadan hala onu seviyordum. Onu "kafamda dönüp duran plaklar" gibi çalıp duruyordum adeta...
Sanki bedenime tüm
Sinan’ın hemen yanında yatan ikinci ölünün başucuna götürdüler. Onu da otlann üstüne arkaüstü uzatmışlardı. Hemen tanıdım: Kadir’di.
Ah, hiç aklıma gelmezdi Kadir’in öleceği. Sinan’ı düşünmüştüm de, Kadir’in ölebileceğini hiç getirmemiştim aklıma.
Nasıl da hemencecik paniğe kapılırdı.
O tepede onu son görüşüm geldi gözlerimin önüne: Yün başlığını yanlarından kıvırıp kalpağa benzetmişti. Ateş ediyordu. Yere çömelmişti. Hafifçe yana kaykılmıştı. Ağzındaki o tek altın di şi de, güneş vurdu mu ışıldardı.
«Kadir mi bu?» dediler.
Onun da yüzünde Sinan’ınki gibi çok rahat, çok sakin bir görünüm vardı. O da uyur gibiydi.
Çıplak bir uykuda. Sanki kollarıyla Karlo’sunu, o pek sevdiği silâhını tutuyor gibiydi. Belli ki Karlo’suyla ölmüştü.
«Kadir,» diyebildim.
Alp’le Sinan yanyana yürüyorlardı şimdi.
Sinan’ ın aksaması daha azalmış gibiydi. O çıplak tepeye doğru gidiyorlardı.
Birden o tepeden de üstlerine yaylım ateş başladı.
Alp, Sinan’a iki adım kala birden sarsılıp öne doğru bükülüverdi. Boynunu tutuyor, topar lanmaya çalışıyordu. Yarayı boynundan almış olmalıydı. Gidip Sinan’a tutunmayı denedi. Sinan, bir kolunu Alp’in beline sardı. Alp’in bir kolu da Sinan’ın omuzundaydı. Birlikte sürükleniyorlardı şimdi, iki yaralı.
Ve birbirlerinden kopup düştüler yere. İkisinin de düştükleri yerden ateşe başladıklarını gördüğüm anda, sırtıma inen dipçikle son görüntü de siliniverdi.
Bu onları son görüşüm oldu: Alp karşıki çıplak tepeye, Sinan bizden yana ateş ediyordu.
Sinan’ın altıncı duygusu çok güçlü. Her zaman tanık olmuşumdur buna. Yollarımız ayrılırken vedalaştık. Bir daha görüşemeyeceğimizi bilir gibi sıkı sıkı sarıldı öptü bizleri. Dağda da öyle yapmış, öyle ayrılmış arkadaşlarından. Nitekim bu sezgisi doğru çıktı, gerçekten Sinan'ı son görüşüm oldu bu. Nurhak’ta vuruşarak öldü.