Aşkın bir hastalık olarak tanımlanmasını anlarım. Hem de öyle bir hastalık ki pek öldürücü! Verem gibi gençlerin başına musallat! Bulaşıcı! O kadar bulaşıcı ki bir hasta tarafından diğerine gönderilen kağıtlar aracılığıyla bile bulaşıyor. Toplumu sarsan bu müthiş illet, nice evliliklere yol açıyor. Ne babalar, ne veliler bu hastaların önüne geçemiyor. Nasihat bunlara deva olamıyor. Bu illetin devası yalnızca “kavuşmak” Evet, kavuşmanın ardından bu hastalık atlatılmış oluyor. O aşıklar, sevilenler birbirleri hakkında kayıtsız olmaya başlıyorlar. önceki mecburiyet yerine bir kayıtsızlık, o hayranlık ve tutkunluk yerine bir ehemmiyetsizlik ve vazifesilik o önemli meseleyi gereksiz bir hale getiriyor. ”Kavuşmak” bu hastalık için bir şifa çaresi ya da bu hastalığı ezip öldürecek, mahvedecek veya yatıştıracak bir ilaç oluyor. Aşıklar var olan kusurlarını, hatalarını işte ondan sonra görüyorlar! Aşk ve sevdanın uygun ve yakışan bir tesadüfü, gerçi meseleyi pişmanlığın takibinden kurtarır, onun yerine mutluluk gelir. Fakat çoğunluk böyle mi? Manevi tahribatı insanlığı sarsmakta olan bu hastalığın, Kavuşmaktan başka devası bulamayacak mı? Sevda bir hastalıksa acaba diğer hastalık illetlerden daha az dikkate değer ve ehemmiyetsiz midir?
Sayfa 21 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları