"Terapist olarak bir bebeğin ilk benlik duygusunun anne babasının bakışlarından geldiğini biliyordu. Bizler, gözler üstümüzde doğarız ve ebeveynlerimizin ifadeleri, onların göz aynasında gördüklerimiz kendimizi nasıl gördüğümüz belirler."
Sayfa 10
Çok iyi..
Bulvar İti ne zaman sevmek desem bir tedirgin bulvar iti gecede biraz müzik biraz içki ve çok çok resim kim sarmalar bu bebeği kimler taşır bu ölüyü belirsizliğe nerelerde kalır gözüm/nerelerden döner sesim bu ne biçiim hayvan ki bu/beslenir acılardan tohum atar kuşaklara kan göllerinde bu ne biçim oyun ki bu/gizlenir gölgesine
Reklam
6 EKİM 1923 İSTANBUL'UN İŞGALDEN KURTARILIŞI
6 Ekim 1923'te Türklerin payitahtı ve bütün Doğu dünyasının göz bebeği İstanbul işgalden kurtuldu. Anadolu ordusu şan, şeref ve İstanbulluların tezahüratlarıyla şehre girmişti. Bazıları 1261'de İznik İmparatorluğu'ndan gelen General Paleologos'un Konstantiniyye'deki Haçlıları kovalayışını ve şehre girişini anımsar. Demek ki; mukayese edilmesi doğru olmasa da İstanbul iki kere asıl sahiplerinin Batı'dan gelenleri sürüp çıkarmasına şahit olmuştur.
Sayfa 134 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Düşünsenize ne acayip değil mi? Göz sizin, beyin sizin, beyin sizin, gözbebeğindeki kaslar sizin... Ama ayna karşısında kol kaslarını şişirip böbürlenen insanların göz bebeğin bile daraltamayacak durumda olması aslında oldukça ironik bir durumu gözler önüne sermektedir. Ama biz gözler önünde olan bu gereği görmemekte çok ustayız.
Sayfa 144Kitabı okudu
Sevdiğin birini yitirince bir yanın onunla beraber kaybolur. Terk edilmiş hayaletli bir ev gibi buruk bir yalnızlığa esir olur, eksik kalırsın. İçinde bir sır gibi, giden sevgilinin yokluğunu taşırsın. Öyle bir yara ki üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin gene de canını yakar. Öyle bir yara ki iyileştiğinde bile kanar. Bir daha gülemeyeceğini, asla hafifleyemeyeceğini sanırsın. Karanlıkta el yordamıyla ilerler gibi akar hayat. Önünü göremeden, yönünü bilemeden, sadece şu anı kurtararak... Gönlünün kandili sönmüş, zifiri gecede kalmışsındır. Ama işte ancak böyle durumlarda, yani iki göz birden karanlıkta kalınca, bir üçüncü göz açılır insanda. Kapanmayan bir göz... Ve ancak o zaman anlarsın ki bu elem sonsuza dek sürmeyecek. Hazandan sonra başka mevsimler, bu çölden geçince nice vadiler gelecek; bu ayrılığın ardından da ebedi bir vuslat. Yeni kaybettiğin kişiyi manevi gözle bakınca her yerde görmeye başlarsın. Denize düşen katrede, dolunayla hareketlenen med-cezirde, esen her esintide ona rastlarsın. Kuma çizili remilde, güneşte parlayan kristal tanesinde, yeni doğmuş bebeğin tebessümünde, bileğinde atan nabzında onu seyredersin. Her yerde, her şeyde onu görürken nasıl derim ki Şems gitti..?
Sayfa 404
SEBEB EY Ürpertir tabiat üfleyince rüzgârı derin gök soluğu Ulu ses dokununca çarka Düşer ölümün gölgesi eşyaya. Başlar eşyada hareket kurtulmak için kendinden Daha öteye geçmek için arınmak gibi elbiseden
Reklam
1,000 öğeden 171 ile 180 arasındakiler gösteriliyor.