Engel olunmak istenilen, dolambaçlı yollar ve kaçamaklar arayıp buluyordu her yerde. Her türlü açıklamadan yoksun, öteki cinsle serbestçe bir arada bulunması yapmacık bir namuslulukla yasaklanmış olan o kuşak, sevişme özgülüğüne sahip bugünün gençlerinden bin kez daha aşırı şehvete düşkündü aslında.
Çünkü yasaklanan şey, şehvet hırsını artırır, engellenmek isteklendirir ve gözler az gördüğü, kulaklar az duyduğu ölçüde hayal gücü artar. Beden hava, ışık ve güneş ne kadar az gelirse zihin o kadar fazla işler. Sözün kısası, o toplumun gençliğimize yaptığı baskı daha yüksek bir ahlak yerine, ancak ve ancak güvensizlik ve öfke getirdi.
Gece kaybettiği anahtarı arayan adam geldi aklıma. Adam anahtarı düşürdüğü karanlık sokakta değil, ışığın daha iyi olduğu sokak lambasının altında aramaktadır.
Irvin D. Yalom, Varoluşçu Psikoterapi