"Ben buralarda dolaşırken İstanbul'da bir kadın şairi Boğaz'da, Pendik'te, Florya'da, Şişli'de hanımlarla röportaj yapıyordu:-
Atatürk'ün kadın konusundaki devrimleri gayesine erdi mi? diye soruyordu.Onlar da:- Evet, diyorlardı."
Dursun Akçam Cumhuriyet tarihinde ilk defa 1963 yılında Doğu (Ardahan-Kars-Ağrı..) illerinde köylü
Edip Cansever; hüznün, isyanın, yalnızlığın şairi..
Haliyle şiirleri derin bir anlam ve olgular içerir. Yabancılaşma, yalnızlık, toplumun bakış açısı, ötekileştirme kavramlarını işler mısralarında.
Sıradan bir gözle okunduğunda 'Güzel şiirmiş'denilip geçilir, çünkü dil ve anlatım sadedir, imgeler gereği kadardır.
Fakat analiz edildiğinde derin
Köşebaşında yol gözler
Semtin çocukları
En güzel çiçekler varoşlarda açar
Yoksulluk soldurur yüzlerini
Semte bir BMW girer
içinden ya Melahat iner
Ya da parayı bulmuş bir torbacı
İki türlüde en az birkaç kişi ölmüştür
Nesiller boyunca güzellik, cömert bir göğüs böl-
gesi ve ince belin eşlik ettiği narin bir yapıya sahip
olmayı gerektirmişti. Çene hattı belirgin, elmacık
kemikleri çıkık ve burun da kalkık olmalıydı. Dol-
gun dudak makbuldü, ama dikkat dağıtıcı ölçüde
dolgun olmamalıydı. Gözler ya mavi ya da yeşil;
aynı zamanda da iri ve parlak olmalıydı. Saçlar
uzun ve gür olup, bir şelale gibi gürül gürül dö-
külmeliydi omuzlara –tercihen de altın renkli.
Simetri, aranan özellikti. Gençlik mi? Bu olmazsa
olmaz noktaya değinmeye dahi gerek yoktu.
Kadın dergilerinin, güzelliğin yazılı kurallarının
olduğu ve ticarileştirildiği ilk yıllarından bu yana standart buydu. Sözde kuğu kadar zarif muhte-
şem güzellikler –Catherine Deneuve, sosyetik C.
Z. Guest ya da Grace Kelly gibi kadınlar– bu ideale
en fazla yaklaşanlardı. Bir kadın mükemmelliğin
bu versiyonundan ne kadar saparsa, o kadar egzo-
tik hâle geliyordu. Bu sapmanın çok fazla olduğu
durumlarda ise kadın basit bir yaklaşımla daha az
çekici –daha az arzulanabilir ya da daha az değer-
li– kabul ediliyordu.
Ve bazı kadınlar –siyahi ve koyu tenli ya da şiş-
man veya yaşlı kadınlar– içinse güzellik böylesi
bir perspektifte imkânsız gibi bir şeydi.
"yalnızca parmaklarını mı oynatacaksın
mendili olan bir adam dilediği gibi değilse de kımıldayabilir
belki el açıp dua edemez tanrı'ya ama burnunu silebilir.
gözlerim, sağ elimin serçeparmağı, cebimdeki liralar eşlik etsin bana
yanımda olsunlar
-bir bilet alacağım
bir bilet almış adam izlenimi bırakmalıyım ardımda
güneşin alınkabağında böyle