"Elbette öyle. Bu bir taverna şarkısıl"
"Bir tavernaya mı gittin?" diye sordu şaşkınlık içinde. "Ama sen bir kadınsın."
Tüm irademle gözlerimi devirmemek için kendimi tuttum. Bu adamları, kadınlar hakkında her kim bilgilendirdiyse gerçekle bağları son derece kopuktu. Daha önce bir kadınla tanışmamış gibiydiler. Gerçek bir kadınla; Célie gibi gülünç, boş bir hayalle değil.
"Gözlerimi yumarım,sadece göz kapaklarımdan sızan ışığı hissetmek isterim,bu gündelik olayı genellikle kaçırmama neden olan uyuşukluğum yüzünden kendimi suçlarım ama güne her sabah böyle merhaba demenin benim için fazlasıyla zorlayıcı olacağını bilirim."
Nisan Sabahı
Bir nisan sabahı
Güneş doluyor odama
Isıtyor içimi
Getiriyor aklıma seni
Gülümsetiyor yine beni
Gözlerime baksalar
Anlayacaklar diye
Kaçınıyorum gözlerimi
Anlayacaklar sen dolu bu beni
Benim gözümden seni
Ve doyasıya hissetmeyi seni
Geldiğin günü düşünüyorum
Gördüğüm günü
Guldugum günũ
Şimdilerde bahçemde hep çiçekler
Yüzümde yine o gülümseme
Yazyorum seni
Seviyorum seni
Mademki yalnızlık
hep vardı derim,
keşke ilk yaratılan
ben olsaydım dünyada
ve uçurumun dibindeki
adsız bir çiçek gibi
aşkı ilk yaşayan da
ben olsaydım
sudaki gölgemle baş başa.
Ne olurdu sanki,
ilk sözcüğü ben haykırsaydım
sağır kayalara,
sesimin yankısı
bir yanıt verirdi belki bana.
İlk ölen ben olsaydım,
doğduğumu sanarak bir başka aydınlığa.
Madem çok küçüğüm
yok gibiyim aslında,
keşke ben zaman olsaydım,
içime evren dolardı
gözlerimi her açışta boşluğa.
görüyorum, duyuyorum, hissediyorum...
yalvarıyorum ardından,
girmeyin o eve...
onlarca harabe görüyorum
kapayınca gözlerimi
düşsel bir toz bulutu
göz çukurlarımı topraksılıyor
girmeyin, girmeyin o evlere...
Ne yazmak istediğimi bilsem; onu şöyle karşıma resmi çıkarılmış, tasvir edilmiş görmek mümkün olsa; işte o vakit zannediyorum ki artık ölebilirim; hayatta nisabını tamamıyla almış bir adam hükmünde gözlerimi kapayabilirim…
Eğil,
gözbebeklerimin içine bak:
genç bir kadın göreceksin,
yağmurlu bir tramvay durağında bekliyor bir başına.
Kapa gözlerimi,
çık odadan yoldaşım,
ayaklarının ucuna basarak.
"Kalbimin derinliklerinde gizli bir pınar kaynıyor gibi, göğsüme sıcak bir şeyler iniyor, bütün vücudumu, gözlerimi ıslatan, nefesimi kesen, ılık, baygın bir lezzet sarıyordu."