Sesleri liman sislerinde boğulur
Gemiler yorgun ve uykuludur
Sabahtır saat beş buçuktur
Sen kollarımın arasındasın
Onlar gibi değilsin sen başkasın
Bu senin gözlerin gibisi yoktur
Adamın rüyasına rüyasına sokulur
Aklının içinde siyah bir vapur
Kıvranır insaf nedir bilmez
youtube.com/watch?v=6rnZR7P...
Bu ne mühtiş şiirdir böyle __ NE OLSA ATİLLA İLHAN
Emperyal Oteli'nde üç gece kaldık
Fazlasına paramız yetmiyordu
Gözlerin gözlerimden gitmiyordu
Dördüncü gece sokakta kaldık
Karanlık bir türlü bitmiyordu
Sirkeci Garı'nda sabahladık
Bilen bilmeyen bizi ayıpladı
Halbu ki kimlere kimlere başvurmadık
Hiçbiri yüzümüze bakmıyordu
Hiç kimse elimizden tutmuyordu
Ben hiç böylesini görmemiştim
Vurdun kanıma girdin kabulümsün
Sesleri liman sislerinde boğulur
Gemiler yorgun ve uykuludur
Sabahtır saat beş buçuktur
Sen kollarımın arasındasın
Onlar gibi değilsin sen başkasın
Bu senin gözlerin gibisi yoktur
Adamın rüyasına rüyasına sokulur
Aklının içinde siyah bir vapur
Kıvranır insaf nedir bilmez
youtube.com/watch?v=9Xk6za7...
Bu ne mühtiş şiir böyle
Senin gamsız gözlerin kahkahalar atarken
Benim gözlerim vîran; ağlamaya değer mi
Her cilven bir ıstırap; her nazın kapkaranlık
Yorgun kuraklığında ıslanmaya değer mi
Gözlerim olmasaydı n'olurdu güzelliğin
Ateşlere girmeye ve yanmaya değer mi
Bir kevser ırmağında serinlemek dururken
Sellerine karışıp bulanmaya değer mi
O'nun sonsuz gözleri çağırıyor kalbimi
Zehir bakışlarınla boyanmaya değer mi
Dikenli bir rüyadır sinemde kirpiklerin
Gözlerine bir ömür dayanmaya değer mi
Sen gözlerine mahkûmsun; gözlerin bana
Geçerken biçare sokaklarından
Hangi demirci ruhu alevlere bırakır
Hangi terzi iğneyi batırır yüreğine
Gözlerine bakmasam, doğar mı güneş
sen ilkyazı önce kendinde oluştur
ve sonra büyüt hiç solmayanı
bir dağ ki kendinden umulmayanı
senin yüzünde devşirip birden
ve en hoyrat, en sevecen
gözlerin ağır bir suçtur
ve benim kalbimi yeniden yazabilmek için
el aldığım çok olmuştur
eski fütûvvetnâmelerden
sen o ki dokunuşların
ve acının derin bahçıvanı
sevda, belki bir susuştur
ve kimbilir nasıl ve nerden
gelen bir türküyle duyulmayanı
bir soluk güldür, ki duyurmustur
eski fütûvvetnâmelerden
sen ilkyazı önce kendinde oluştur
ve sonra yürü yol olmayanı
acının vergisini verdik, gülün haracını ödedik.
hüznü demirbaş defterinden düşmeye geldi sıra
sen ki eyvan ağıtlarda
sürekli ve ahşap bir gülümseme gibi durdun
gözlerin bozkırdan devşirme
yolların bozgundan derlenmiş
karanlık yolcusu turnaların ve kurdun
ey hüzünlere reâyâ olan derviş
acının vergisini verdin, gülün haracını ödedin
hüznü demirbaș defterinden düşmeye geldi sıra
tarlalarla uzar gider al kısrak
gökçe çiçek tozar durur sılalarla
oysa ölüm, bir uçtan bir uca
bir uzun kervansaraydır ki
savrulur günü saati gelince
yıkılır yırtıla yırtıla