Gönül yorgunluğu ne, biliyor musun? Gökte yıldızın kalmiyor. Gölgen bir yere sığmıyor. İçindeki şarkı içinde boğuluyor. Penceren sokağa bakmıyor. Bütün sevgi sözleri kalbinde cezaya dönüyor. Kirpiklerin hiçbir güzellikle halkalanmıyor. Baktığın bütün sular yeraltına çekiliyor. Sevmek korkusu ayrılıktan çok önce acı veriyor. Dünyanın bütün
Dünya...
Bak yine başlıyor bi'yerden sarsıntılar, bırak gözlerin bana baksın biraz. Yağmur kokumuzu dindirsin, gemi batsın içeriye dalsin sular, sen yokken dünya susar ve sen bir gülsen ağlar bu zat, vedalarsa fazla gelgitli, bütün bu zihnim kanlar kusar...
Reklam
Ramazan bayramı , her müslümanın ve her islâm topluluğunun, bir ay oruç tutup vücutların sağırlığını kaybetmiş ve ruhun seslerini duyar hale gelmiş, ruhların en kabartma yükselişine varmış olduğu, yani ruha ve içe çekilip orada yenilendiği, tazelendiği bir dönemden sonra, tekrar dışa, eşyaya, bir hünkâr alayı halinde, tantanalı ve eşyanın ve dünya nimetlerinin içindeki "sevinci" çınlatarak çıkışıdır. Kurban bayramı ise, müslümanların, yeryüzünde, Allah tarafından tayin edilmiş bir noktada toplanıp onun arzusu için, canlılar içinde kendilerinin hayatına karışmış yaratıkları kurban ettikten ve bu, ortalıkta kabartma hale gelen kurbanlık sembolünün, damarlardan fışkıran kanın ve havada elle tutulur hale gelen merhametin, öteye, ölüme, hayatın anlamına ait ulvi düşüncelerin, islâmın ilk günlerindeki saf duygu ve inançlardan Mekke havasında uçuşan gözlerin, kanatların ve hâtıraların ışığı içinde kaynaştıktan sonra, ruhları, elleri, gönülleri ve kafaları Allah'a yükseltmelerinin Mekke'de ve bütün islâm ülkelerinde kutlanışıdır.
Ben senin celladın olmak istemem. Senden kaçıyorum, çünkü incitmek istemiyorum seni. Gözlerin öldürücü bakıyor, diyorsun bana: Evet, dediğin doğru, büyük olasılıkla öyledir; Dünyanın en kırılgan ve nazik şeyleri oldukları için Ürkek kapılarına toz zerrelerine kaplayan gözlere Zorba, kasap, katil denebilir! İşte ben de gönülden surat asıyorum sana; Gözlerim yaralayabiliyorsa, daha iyisi öldürsünler seni !…
Sayfa 75
"AH ÖMRÜM NE BOŞ geçtin sen! Ne beyhude cevelan ettin bu dünya aleminde. Bak ki kaç seneyi tamam ettin bu sürgün diyarında. Yaşın kaça geldi, kaç yaz, kaç bahar gördü gözlerin! Lakin sen halen dahi bir maksada eremedin. Bir kez dahi olsa gidip de Ravza'ya yüz süremedin. Ah ömrüm! Bir kez olsun hacca gitmek nasip olmadı sana Ne olurdu gideydim. Ne olurdu ben de o kara libaslı güzelin önünde diz kırıp Allah'a münacat edeydim!"
Bıktığım Şeyler ve Yeşil Fanila
Gözlerin bir yeşil fanilaydı balkonda uçuşan Sicim yağmur taklidi Bıkmıştım zor geçen kışlarımı anlatmaktan Bardağa birkaç çiçek ıslamaktan. Parmağımın ucunda kırmızı kenarlı bir bulut Onu uzatırdım sana, yalnızlık gibi iri bir damla Parmağıma düşen bir damla kandı aşk. Seni sevince pazara çıktım sevinçten Enginar aldım “süper enginarlar” diye
Reklam
Meğer bu dünya, sadece gözünün gördüğünü hatırlayan yatay boyutlu insanın ( insan-ı ufukî) yurduymuş. Bu dünyanın, gözlerin görmediği fakat basiret ve kalp gözünün gördüğü şeyleri hatırasında saklayan dikey boyutlu insana ( insan-ı amudî) hiç tahammülü yokmuş.
Oysa, gözlerin ne diyorsa doğru, diyecektin. Gamzelerin, diyecektin, dünyanın bütün güneşli pencereleri.
Al sana bir bakış Kenarları süslü,çehresi güleç Başlıyor seven yerlerin mütarekesi Ve daha ilk yuvası serçe kuşunun Kanatlarında içtenlik, ürkeklik Başka gökyüzü de yok İçinde biriken onca sözün o ilk kelimesi Aşk...
şehir fotoğrafları taşımazdım yanımda oysa şimdi gözlerin şehir oldu kanımda
Sayfa 46 - Timaş Yayınları, Kasım 2021
Reklam
152 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Karanlık Dünya
Her türküsünü severek dinlediğimiz Aşık Veysel … Sazıyla sözü ile doğumdan başlayarak ölümüne kadar süren çileli bir yaşam … gözlerini nasıl kayıp ettiği, eşi Esma’nın bırakıp gitmesi, çocuklarını kayıp etmesi o şiirlerin nasıl dile geldiği, insan, hayvan, ağaç ve toprak sevgisi… Görmeyen gözlerin aslında neler gördüğü… Yazar Kısa ve öz olarak tanıklarla hayatını kaleme almış… Bir Aşık Veysel geçti dünyadan … Bir han gibi bir kapıdan girdi diğerinden çıkıp gitti… Sazı ve bıraktığı eserleri tüm insanlığa miras kaldı …. Allah kitapsız bırakmasın … Ben gidersem sazım sen kal dünyada hey Gizli sırlarımı aşikâr etme mey Lâl olsun dillerin söyleme ya da hey Benim her derdime ortak sen oldun hey Ağlarsam ağladın gülersem güldün hey Ben bir insanoğlu sen bir dut dalı hey Ben babamı sen ustanı unutma hey
Bana Güneşimi Getir
Bana Güneşimi GetirSinan Yağmur · Kapı Yayınları · 057 okunma
TÜCCARLARA BAZI TAVSİYELER
Ticaretle meşgul olan kimsenin niyeti, sırf dünya kazancı olmamalıdır ki âhiret sermayesi elden gitmesin. Niyeti, helâlinden kazanç, insanlardan dilenmekten korunmak, kazancı ile âhiret ameli işlemek için vakit ayırmak olmalıdır. Namazlarını terk etmemeli, vaktinde kılmalıdır. Çarşıya çıktığında helâl ve harama dikkat etmeli ve kalbinden, Allâh’ı
Güven koymuşlar adına bir dağ var ak düşse de saçlarına ısıtır gönül vadisini bağrında insan biriktirir zirvesi görünmeyen içinde ömür damıtılan günü geldiğinde tutar elinden şimşek hızıyla ırmaklar çağlayinca vadilerinde çiçekler açar samimi duygular yetişir toprağında bilen bilir gören gözlerin kıymetini değişmez kati suretle dünya mülküne makamına tarifsiz çözülmesi zor sözcük insanoğlu nefes aldıkça sarılır sımsıkı doyasıya anlamını bilen dostlarına Sinan Gürbüz 14.03.2024
TÜCCARLARA BAZI TAVSİYELER
Ticaretle meşgul olan kimsenin niyeti, sırf dünya kazancı olmamalıdır ki âhiret sermayesi elden gitmesin. Niyeti, helâlinden kazanç, insanlardan dilenmekten korunmak, kazancı ile âhiret ameli işlemek için vakit ayırmak olmalıdır. Namazlarını terk etmemeli, vaktinde kılmalıdır. Çarşıya çıktığında helâl ve harama dikkat etmeli ve kalbinden, Allâh’ı
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.