furkan

furkan
@gregorpanteleyevic
keyif aldığım için okuyorum. daha fazlası değil.
Türkiye Cumhuriyeti
Karamsarlar yanılmıştı. Tüm beklenenlerin aksine Türkiye yaşama döndü. Kuşkusuz uluslararası iddiaları olan bir imparatorluk değildi artık; bir uluslar konfederasyonu hiç değildi. İlk defa Türk halkınca kurulan, kendini Türk hisseden, Türk kalmak isteyen ve Türkler tarafından yönetilen bir devletti.
Sayfa 452Kitabı okudu
Reklam
Osmanlı İmparatorluğunu oluşturan Türk olmayan toplulukların tereddütlerinden, hatalarından, ihanetlerinden sonra, imparatorluğu savunmak Türklere kalmıştı. Bu savunmayı büyük bir fedakarlıkla yerine getirirler, öyle ki bu durumdan en ufak bir çıkar sağlamazlar. Anadolu geri kalmışlığa terk edilmiş durumdaydı ve XIX. yüzyılda, İstanbul lehçesinde “Türk” sözcüğü “dağlı,” “kaba,” “geri kalmış köylü” yan anlamlarını da getiriyordu. Türkler yaklaşık iki yüzyıl boyunca bitmek bilmeyen savaşlar sırasında yiğitçe savaşmış, kanlarını bu uğurda dökmüşlerdi. Her şey bittiğindeyse geriye sadece 10 ila 12 milyon Türk kalmıştı. Genelde yenilmiş kimi zaman da yenmişlerdi, çünkü eşi olmayan bir imana ve mirasçısı oldukları eşsiz askeri yeteneklere sahiptiler. Bununla birlikte Osmanlı İmparatorluğunun 1699’dan 1922’ye kadar ayakta kalmasının asıl nedeni bu imparatorluğu yıkmak için uğraşanlardır, çünkü bu imparatorluğun yıkılmasının çıkarlarına uygun olmadığını görünce ölümü konusunda bir uzlaşmaya varamadıkları için yapay olarak yaşatılmasında karar kılmışlardır.
Sayfa 432Kitabı okudu
Ruslar hep aynı oyunu oynuyor ve başrolü kapıyorlardı: bir ülkeyi tecrit etmeyi başardıklarında, başına kendi adamlarından birini getiriyorlardı. Halk onu reddediyor ve ayaklanıyordu. Bu durumda başa getirilen kukla yönetici yüzünü Rusya’ya dönüyor ve yardım istiyordu. Ruslar da ittifaklarına saygı bahanesi altında bu zavallının yardım çağırısına koşuyor, duruma hâkim oluyor ve ülkeyi korumaları altına alıyorlardı.
Sayfa 422Kitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
Türklerin düşünme biçimi eskiye takılıp kalmıştı. Eskiden oldukları şeye umutsuzca bağlanmışlardı, bir zamanlar uyguladıkları yöntemleri uyguladıklarında yine başarılı olacaklarına ümitsizce inanmak istiyorlardı. Türkler iyice gerice bir toplum olmadan önce, bağnaz muhafazakârlar haline gelmişti ve en mantıksız, en modası geçmiş, en çok yıpranmış olana sıkı sıkıya bağlanmışlardı. Bir düşünelim: XVIII. yüzyılda gemileri denizde durmakta güçlük çekiyordu, çünkü güverteleri olması gerekenden çok yüksekti; ancak Türkler, yüksekliği iskelet hizasına getirmek istemiyorlardı, çünkü o zaman yelkenlerini de biraz indirmeleri gerekecekti. Bu Türklerin atalarının orman hayatından, bozkır hayatına, daha sonra da göçebe devletlerden yerleşik devletlere geçtikleri düşünülürse değişim karşısındaki bu direniş oldukça tuhaf bir davranıştır - ve bunun nedenleri göçebelerin üstünlüğünün kaybolmasının nedenleri kadar kolay açıklanamaz.
Sayfa 356Kitabı okudu
Uçurum kıyısındaki tüm halkların tarihçiyi şaşkınlığa düşüren körlüğü onlarda da vardı.
Sayfa 345Kitabı okudu
Reklam
Reklam
935 öğeden 871 ile 885 arasındakiler gösteriliyor.