Yıllarca İsveç egemenliği altında yaşayıp Ruslar tarafından kendilerine iç işlerinde bağımsızlık hakkı verilmesiyle bir avuç aydın insan tarafından verilen büyük çabanın hikayesidir. Bütün olumsuzluklara rağmen Fin halkı uyanıyor ve refah seviyesine ulaşmaya çalışıyor. Reçel Kralı, Kundura Kralı, Yumurta Kralı onlar için en büyük krallıklardı.
Kitabı okuduğum sırada önce kendimi eleştirdim sonra yaşadığım hayatı, çevremdeki insanları eleştirdim sonra yine kendimi eleştirdim. Ve zaten bildiğim fakat bu kitapla anladığım şu cümleyi anımsadım: Dünyayı değiştirmeye kendinle başlamalısın! Sadece Finlandiya'nın dirilişini anlatan bir kitap okumayacaksınız gereksiz ayrıntı gibi görünen fakat kapıyı açacak anahtarın bu ayrıntılarda gizli olduğunu gösteren bir kitap okuyacaksınız.Keyifli okumalar.
''Her halkın içinden hem büyük şahsiyetler hem de aşağılık insanlar çıkabilmektedir. Bunlardan hangisinin iktidara geleceğini belirleyen temel etken halk kitlelerine hakim olan ruh halidir.''
''Burada hepimizin hayatı ve çalışmaları sorgulanmaktadır aslında. Kendi ülkemizde ne işle meşgulüz, halkımızın kaderinde nasıl bir rol üstleniyoruz?''
Memleket halkının en kalabalık ve asıl kesiminin kültürden yoksun bırakılması, bir cinayettir. Bu, devletin kendi kendini yıkması, yağma etmesi demektir.
''Baylar! Körebe oynamaktan ne zaman vazgeçeceksiniz? Vatanseverliği, halk sevgisini, kültürel gelişime sağladığınız katkıyı bağırarak anlatıyorsunuz. Kendiniz halk ve vatan için, kültür adına ne yaptınız,söyler misiniz? Bazıları utanmadan, inatla ve haince bir arsızlıkla bu ''değerli vatanı'' talan ediyor, ''sevgili halkını'' soyup soğana çeviriyor. Diğerleri bürolarda, yayınevlerinde aylak aylak vakit öldürüyor, okul ve üniversitelerde memur olarak çalışıyor. Ve bütün bunlar olurken ''sevgili halkı'' temsil eden milyonlarca insan maddi manevi çöküşe sürükleniyor, sakat kalıyor, içip kendini kaybediyor, kalpleri kin ve öfke doluyor. Halkın temel değerleri giderek yok oluyor.''
"Milyonlarca halk bedenen, ruhen, fikren ve ahlaken çürüyor da, hiç kimse bu kokuşmuşluğu görmüyor. Herkesin karakteri bozulmuş veya herkes bu yozlaşmışlığa alışmış da bunu doğal bir durum sanıyor sanki. Ama bu böyle mi olmalıdır?"