Araplar; Hırsız ve Talan ruhludur. Vahşi, kaba ve haşindir. Ayak bastığı yeri çöle çevirir. Hırsız ve yalancıdır. Başkasına ait ne varsa ganimet olarak görür ve çalar. Uygarlık düşmanıdır.
Beni bir gün sokakta vuracaklar. Alnımdan kan akarak yere serileceğim, Yatakta ölmek nasip olmayacak. Ziyanı yok, varsın vursunlar. Vatan benim ölümümle bir şey kaybedecek değildir. Bir Talat gider, bin Talat yetişir!
"Türk milletinin kurduğu yeni devletin mukadderatına, işlerine, bağımsızlığına, ünvanı ne olursa olsun hiç kimseyi karıştıramayız! Milletin kendisi, kurduğu devleti ve onun bağımsızlığını koruyor ve sonsuz olarak da koruyacaktır!"
"Mutlaka şu veya bu sebepler için milleti savaşa sürüklemek taraftarı değilim. Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır. Hakiki düşüncem şudur: Ulusu savaşa götürünce vicdan azabı duymamalıyım. Öldüreceğiz diyenlere karşı, 'ölmeyeceğiz' diye savaşa girebiliriz. Ancak, ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir."
"İstanbul'a geldiğimiz günü hiç unutmam. Şehrin çok hazin bir hali vardı. İstanbul düşman donanmalarının limana girmeleri felaketinin matemini tutuyor, bu büyük matemine Atatürk'ü de ortak ediyordu.
Atatürk'le ben askeri sevkıyatın bir köhne motoru ile denizin ortasına yaslanan bu çelik ormanının içinden geçiyorduk.
Atatürk'ün zarif dudaklarından 'Geldikleri gibi giderler' cümlesini işittiğim zaman, mütarekenin doğurduğu derin ve elemli ümitsizliği derhal unutmuştum.
Cevabımda aceleci davrandım. 'Size nasip olacak, siz bunları kovacaksınız Paşam' dedim. Gülümsedi, aziz başının içinde şekillenmeye başlayan vatanı kurtarma planlarını bir an için yeniden geçiriyor gibi daldı. Sonra, 'Bakalım' dedi.
Bütün haşmet ve azametleri ile İstanbul limanını dolduran bu zırhlılar bir gün hakikaten o büyük adamın emriyle güzel İstanbul'umuzu terk ettiler."
Mudanya işgalden kurtuldu, 450 Yunan askeri esir alındı.
İngiliz Kabinesi, Türk ordusunun Avrupa yakasına geçmesine engel olunması kararı aldı. Fakat İngiliz Savaş Bakanlığı, Harington'a şu talimatı verdi; "Çanakkale'yi boşaltınız."
İstanbul Hükümeti kara propagandaya devam ediyor;
"Mustafa Kemal İzmir'de değil. Hala Yunan Generaller İzmir Kışlasında."
Bunun üzerine "Hakimiyeti Milliye" gazetesi İzmir'den "acil baskı" çıkararak şunları yazdı;
"Bugünkü zafer, yalnız bir İzmir zaferi değil, milletimizin üç asırdan beri muhtaç bulunduğu bir muazzam eserdir. İzmir artık meşru sahibinin elinde bahtiyar ve mutlu yaşıyor. Yaşa Mustafa Kemal Paşa!"
5 Eylül 1922 günü Nazilli, Alaşehir ve Susurluk işgalden kurtarılmış Yunan ordusu bu sırada yok olmaya devam etmektedir.
Mustafa Kemal Paşa, Ankara'ya çektiği telgrafta şunları söyler;
''Anadolu'daki Yunan ordusu kesin şekilde mağlup edilmiştir. Anadolu için herhangi bir görüşmeye gerek kalmamıştır. Anlaşma ancak Trakya için söz konusu olabilir.''
Sivas Kongresi, 1919 Eylülünün 4'üncü Perşembe günü saat 14.00 te açıldı.
"Saygıdeğer Efendiler!
Vatan ve milletin kurtuluşunu hedefleyen mecburiyetler, sizleri bunca sıkıntı ve engellere rağmen Sivas’ta topladı. Kahramanca kararlılığınızı tebrik eder ve sizlere hoş geldiniz demekle mutluluğumu arz ederim."
Mustafa Kemal Atatürk - Nutuk - Milli Teşkilatların Kurulması Ve Kongreler - TTK, 1982 Ankara
"İngilizlerin çıkarmalarından itibaren Kireçtepe Sırtı üzerinde yiğitçe savaşan Gelibolu Jandarma Taburu bu taarruz karşısında Arslan Tepe – Projektör Tepe hattını boşaltarak daha kuzeydoğudaki Kanlı Tepe – Havan Tepe hattında tutunmuşlardı. İki tabur kuvvetle takviye edilen birinci hat kuvvetleri gece 02 de taarruzla kaybettikleri Arslan Tepe – Projektör Tepe hattını tekrar ele geçirmişlerdi. 16 ağustos öğle vaktine kadar muharebelerde dalgalanmalar olmuşsa da sonunda bu hat Türklerin elinde kalmıştı."
"Yaşamak, herkesten daha iyi, herkesten daha üstün yaşamak, insanlara hakim olarak, kuvvetli, belki de biraz zalim olarak yaşamak... Dünyada bundan başka istenecek ne vardır?"