“[Ötüken] namertler ne kadar yırtınırlarsa yırtınsınlar okunmaya devam edecektir. Bozkurt olmak, olabilmek için Bozkurt yaratılmak lâzımdır. Arslan postu giyen eşek ne kadar arslan olabilirse, Bozkurtluk taslamaya kalkışan çakallar da o kadar kurt olabilirler.”
Görüldüğü üzere, iki grup arasındaki ilişki çoktan kopmuştur. Taraflar isim vermeden, kurum belirtmeden birbirlerine yüklenmektedir. Bu tür göndermeler, bilhassa
Ötüken cenahında bir hayli çoktur. Bunların bazılarında Atsız’ın “Türkçülük için ne kadar hizmette bulunduğu” anlatılırken bir yandan da, tabiî isim vermeden Türkeş ve MHP’liler eleştiriliyordu. Meselâ İsmail Hakkı Yılanlıoğlu, bir “büyük adam” tarifi yaptıktan sonra şunları yazmaktadır: “Sözü ile fiili birbirine uymayan; dostlarını başa geçmek için merdiven gibi kullanan; başa geçtikten sonra şımaran; yalancı, nâmerd, vefasız insanlar büyük değil, küçük, asil değil âdîdir. Milliyetçilik dâvâsı büyük, kutsal bir dâvâdır. Büyük dâvâları büyük adamlar taşır. Küçük adamlar taşıyamaz, yürütemez.” Başka bir örnek de, bir “it”in “kurt” olamayacağına dairdir. Elbette bu tür örnekleri çoğaltmak mümkündür. Fakat meseleye bir de tersinden bakmakta fayda var. Yani iki tarafından yazdıkları üzerinden değil de yazmadıkları üzerinden de bir değerlendirme yapılabilir. Daha önce de söylemiştik, her iki grubun bazı ortak noktaları vardı. Bazı olayları, isimleri veya kurumları iki taraf da sahiplenme eğilimi gösteriyordu. Bunlardan birisi de 3 Mayıs’tı.