Ya Rab!
Beni sensiz bırakarak imtihanımı zorlaştırma....
İslam coğrafyalarını gezmek ve oralarda yaşananları tarihi süreçleri ile birlikte değerlendirerek kaleme almak, üniversite yıllarımda hep hayal ettiğim bir şeydi. Beni bu hayale sürükleyen şey salt bir yazma dürtüsüymüş gibi görünse de, aslında yaşayabilmeyi yaşamaya çalışan çoğunluğun, yaşayabilme çabasını ilkelliğe mahkûm eden azınlık karşısındaki mistik duruşuydu. Zira yaşayabilme çabası dünya tarihinin en ilkel dürtüsüyle şekilleniyordu üçüncü dünyada. Hutu ve Tutsilerin filmlere konu olan düşmanlıkları bunun farkına atfedilirken Afrikalının açlıkla olan Savaşı şizofren Batı'nın yüzyıllar boyu sömürdüğü yerli halkları nasıl katlettiklerini anlatan belgelerle karikatürize ediliyordu. İnternet ortamında yayınlanan siyah beyaz bir fotoğrafta kızının kesik el ve ayaklarını seyreden Afrikalı bir yerli ile korku dolu gözlerle onu izleyen köle çocuklarının yürek burkan bakışlarını gördüm. Belçika Kralı'nın hatıratını süsleyen bakışları... Bir kız çocuğunun boğazına kadar lağım çukuruna batırılıp günlerce orada tutularak ölüme terk edildiğinin anlatıldığı başka bir fotoğrafta ise, Belçikalıyla Hindistanlının farklılaşan en benzer yönleri açığa vurulmuştu. Batı ve Doğu arasında bir fark vardı elbette. Bu farkı bizzat görmeliydim.
Sayfa 23Kitabı okudu
Allah’ın vazgeçtiği ve asla razı olmayacağı nankör ve zalim bir sultan olmaktansa, Allah’ın razı olduğu ve sevdiği, imanlı, izzetli ve korkusuz bir esir olmak çok daha hayırlıdır
