Son bin yıldır, Kaderini terk eden, kaybolmuş duyguların hepsi birden sanki yüksekçe bir yerden yuvarlanır gibi ona çarpmıştı. Sebastian, diğer duygularını bastırmaya yetecek kadar büyük bir ateşle Kaderin'in şehvetini harlayıncaya kadar, kadının içindeki korku, neşe, özlem ve inkâr edilemez cinsel açlık duyguları birbi- riyle
Sayfa 33
Ali'nin (k.v.) boyu uzun, görünüşü heybetliydi. Geniş omuzları, çok güçlü pazuları, uzun ve kalın bir boynu, sert ve tuttuğunu kopartan kuvvetli elleri vardı. Hızlı yürürdü ve hareketlerinde çevikti. Ciddi yüzünün yanında yufka yürekli, sevecen bir yapısı vardı. Kolay kolay öfkelenmezdi. Öfkelendiğinde sarı elbisesini giyerdi ve boynunun damarları patlayacak gibi şişerdi.
Reklam
Rilke 1921 de kaleme aldığı bir mektubunda şöyle diyor: "Kurtuba'yı ziyaretimden beri Keskin bir biçimde Hristiyan karşıtı bir noktaya geldim. Kur'an'ı okuyorum ve bazı yerlerde içimde borulu bir orgdaki nefes kadar güçlü bir sese dönüşüyor"
YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI «Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.» Uvertür Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük. * Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
"Ama adalet yapıları gözlere yasalarımızın sertliğini ve doğruluğunu anlatmalıdır. Onlara görkem yakışır, çırılçıplak kitleler yaraşır; sonra duvarların ürkütücü doluluğu. Bu ıssız duvarların sessizlikleri arada bir gizemli bir kapının tehdidiyle ya da daracık bir pencerenin, üzerindeki kalın demirlerin karanlıkta verdikleri hüzünlü işaretlerle ancak şöyle bir bulanır. Burada her şey kararlar bildirip cezalardan sözeder. Taş ağırbaşlılıkla içindekini söyler; duvar amansızdır; ve gerçeğe öylesine uygun olan bu yapıt, çok güçlü bir biçimde o sert yapılış amacını bildirir.."
binaların ruhuKitabı okudu
Modern zamanlar, İslâm dünyasında önemli kırılmalara yol açtı. Toprakları işgal edilen, onurlu ve özgür vatandaşları köleleştirilen, tarihi ve medeniyeti geri ve saçma bir kültür olarak reddedilen İslâm dünyası, moderniteye belli tepkiler göstermek zorundaydı. Modernitenin kaynağı olan Batı, bu tepkilerin odak noktası oldu. Yaklaşık iki asırdır müslüman kitleler kendilerini tarihin dışında, kültürel geri kalmışlık sendromuyla hareket eden özneler olarak görüyorlar. Şanlı bir geçmiş ve güçlü bir ben bilinciyle, mevcut siyasî, sosyal ve ekonomik daralma arasındaki gerilim, tepkisellik olarak ortaya çıkıyor.
Reklam
‟⟮…⟯ Yetişkinler için bile çok kalın giyinmek, çok sıcak içecekler içmek iyi değildir; çünkü görüldüğü üzere soğuk insanı daha güçlü kılar. ⟮…⟯”
Sayfa 57 - Kapı Yayınları | 1. Basım
Aidan rahatlama kasılmalarının ne zaman gerçekleştiğini tam olarak biliyordu. Fionna çığlık attı. Vücudu Aidan'ın etrafında tek- rar tekrar kasıldı. Bitik ve tatmin olmuş bir şekilde genç adamın üzerine yığıldı, Aidan'm parmağı hâlâ içindeydi. Aidan hayatında hiç olmadığı kadar tahrik olmuştu. Vücudu- nun her bir parçası, her bir kası ve siniri gerilmişti. Kontrolünü baybetmenin kıyısındaydı. İçi kızıl bir arzuyla kavruluyordu, Fionna rahatlamış olmasına rağmen kendisi rahatlamamıştı. Neredeyse Müşünemiyordu. Güçlü kollarıyla Fionna'yı kaldırdı ve onu kendisine çevirdi. Genç kadının çıplak bacakları, Aidan'ınkilerin üzerinde duruyordu. Aidan kolunu genç kadının sırtına dolamıştı. "Bana zevk verdin, aşkım. Ve ben de sana bu kadar zevk verdiğim için mutluyum. Ama tekrar birlikte olduğumuzda, bu defa içinde başka bir uzuum olacak." Uzanarak pantolonunu açtı ve iyice sertleşmiş erkekliğini serbest bıraktı. Fionna'nın parmaklarını kalın, şişmiş etinin üzerinde kapadı ve kendi parmaklarının baskısıyla sabitledi. "Ve aramızda hiçbir şey olmayacak, tatlım. Elbiseler. Sözcükler. Ne söylediğimi anlıyor musun?" Fionna ağzı açık bir şekilde ona baktı, söyledikleri ve yaptıkları genç kadını afallatmıştı. Taş gibi sert erkekliğini hissedebiliyordu... Yüce Tanrım, avucu genç adamın sert erkekliğiyle dolmuştu. Daha da şaşırtıcı bir şey vardı ki bu gerçekten sadece bir kısmıydı. Aidan'ın yüzü gergindi, gülümsemiyordu, gözleri o kadar şiddetli bir arzuyla parlıyordu ki Fionna şaşkınlıktan konuşamaz hale geldi.
Sayfa 199
Bunca büyük bir umuda karşılık cevaplar ucuzdu, seslenişler, kışkırtmalar ucuzdu, ama buna rağmen her defasında kitlenin içinden, bedenlerin içinden, ruhların içinden bir sarsıntıdır geçiyordu; boğa kadar güçlü, ahlaksız mı ahlaksız, karşı konulamaz, ortak hedefe yönelik, sıkılmış bir yumruk gibi yoğun bir gümbürtü ve tepinme, hamle üzerine hamleyle alevler içersindeki bir hiçliğe atılıyordu. Ve yine sıkılmış bir yumruk kadar yoğun sürü kokusu, meşalelerin dumanıyla ağırlaşmış olarak, başların üzerinde dalgalanıyordu, duman yakıcıydı, solunabilmesi imkânsızdı, öksürtücüydü, boğucuydu, tembel tembel, tabaka tabaka birbirlerinin üstüne yığılmış kalın duman bulutları hareketsiz havanın içersinde öylece kalakalmıştı; evet, cehennem sisinin ağır, parçalanamaz, içine sızılamaz tabakalarıydı bunlar, cehennem sisi- nin tavanıydı! Buradan artık hiçbir çıkış yok muydu? Kaçış imkânı yok muydu?
Bilginler korosu: Beyaz gömlekli, gözlüklü, kimisi sakallı, uzun saçlı, kimisinin elinde dürbün, kimisinde mikroskop, kimisinde teleskop, enjektör, koltuklarında çok kalın kitaplar bulunan adamlar, Birinci Tabalahura'nın çevresinde dönerek bilimsel şarkı söylemeye başladılar: Biz... Biz... Biz bilimcileriz Biz... Biz... Biz bilginleriz... Canlıyı öldürür Ölüyü canlandırırız Biz... Biz... Biz bilimcileriz Biz... Biz... Biz bilginleriz... Biz hukuk terleriz İktisat işeriz Kimya öksürürüz Fizik hapşırırız Tıp kaşınırız KOROBAŞI – İnsanoğlunun en verimli, en güçlü çağı, yirmibeş otuz yaş arasıdır. İnsanoğlunun en verimsiz, en güçsüz, en işe yaramaz çağı altmışbeşten sonraki yaşıdır. Biz bilimciler, biz bilginler altmışbeşten, yetmişbeşten, seksenbeşten, doksanbeşten sonra da yaşlıları yaşatmak için uğraşırız. Biz bilimciler, biz bilginler, "doğum kontrolü" ile, aralarında dehaların da çıkacağı çocukların dünyaya gelmesini önleriz. Vücutlarında, yaban bitkilerine gübre bile olmayacak yalnız kireç kalmış morukların ömürlerini uzatırız. İşe yaramayanların dünyada sere serpe ve mutlu yaşayabilmeleri için, geleceğin işe yarayacak insan yavrularının dünyaya gelmelerini önleriz.
Sayfa 72 - Nesin Yayınevi / Yeşil Renkli Namus Gazı OperasıKitabı okudu
Reklam
His eyes were the first thing I saw, eyes with dreamy lids, feminine lashes, and thick brows. It took me almost a whole minute to appreciate the rest: tall, strong, long limbed, sensual face, full lips, caramel - colored skin. He was wearing hiking boots, and carrying a video camera and a big dusty backpack with a rolled - up sleeping bag tied on top. Gördüğüm ilk şey gözleriydi; hülyalı göz kapakları, kadınsı kirpikleri ve kalın kaşları. Gerisini takdir etmem neredeyse bir dakikamı aldı: uzun boylu, güçlü, uzun bacaklı, şehvetli yüz, dolgun dudaklar, karamel renginde ten. Yürüyüş botları giyiyordu, elinde bir video kamera ve üstüne sarılmış bir uyku tulumunun bağlandığı büyük, tozlu bir sırt çantası taşıyordu.
Sayfa 206Kitabı okudu
Şimdiye kadar istediğim her şeydi. Ve yüzünü yakan hararetli ihtiyaç, benimle birlikte gelmeden önce taleplerinin beni sınıra götüreceği konusunda uyarıyordu. Kuru boğazımdan bir inleme daha koptu. “Ah, Jax... Bo­ şalacağım.” “Bekle,” diye komut verdi. “Boşalırken aletimi sıkıştırmanı istiyorum.” Beni yatağa indirdikten sonra bir kondom
Sayfa 109
siz bebeğe fitil verdiğinizde, kaim bağırsağın aklı iyice karışır. Normalde emilim yapılmayan bir yerde emilmesi gereken bir maddeye rastlamıştır. Kalın bağırsak, çöpte değerli bir eşya bulmuş gibi fitilden emilebilecek materyali alır ve hızla genel dolaşıma verir. İşte bu sayede, ağızdan alman bir ilaçtan çok daha düşük seviyede içerik barındırmasına rağmen, fitiller çok daha hızlı ve güçlü etki gösterirler.
Sayfa 131
“Seni istiyorum.” Başım salladı ve daha hızlı sürmeye başladı. Yol boyunca veya otele vardığımızda başka bir şey konuşmadık. Jax arabayı park etti, bir anahtar-kart vasıtasıyla binanın yan tarafından bir merkez avluya girdik. Yukarı çıkmak için bindiğimiz asansörde karşılıklı durduk ve saniyeler geçerken gözlerimiz birbirine
Sayfa 89
Almanlar, Dostoyevski gözünden
§ "Biz Ruslar, bilimlerine içten bir hayranlık duymamıza karşın, Almanların akıl durgunluğunu ve kalın kafalılığını her zaman fıkralarla süslemişizdir. Ama bana sorarsınız, Almanların çok güçlü, inatçı karakter özellikleri vardır. (Çalışkanlıklarına şaşırıyor Dostoyevski) §
Sayfa 448 - YKYKitabı okuyor
1.017 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.