Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gözyaşları! Onlar hayatın türlü acıları içinde güçsüz, kuvvetsiz kalan kalbimizde ne büyük bir kuvvet; gamlar, hüzünler içinde bulunan ruhumuza ne büyük bir avunma verir! Gözyaşları! Onlar, bize yaralarımız için verilmiş bir deva değil midir? Üzüntüleri
Ama güçlüler güçsüzleri incitemeyecek kadar güçsüz olunca, güçsüzler çekip gidecek kadar güçlü olmak zorundaydılar.
Reklam
"Beppo sokağı süpürürken yavaş ama belli bir tempo ile çalışırdı. Her adımda bir nefes alır; her nefeste bir süpürge sallardı. Bir adım - bir nefes - bir süpürge. Bir adım - bir nefes - bir süpürge. Böyle sürüp giderdi. Arada bir durur ve önüne bakarak düşünürdü. Sonra tekrar bir adım - bir nefes - bir süpürge. Bak Momo derdi, ne oluyor, biliyor musun? Bazen önüne upuzun bir cadde çıkıyor. Öyle uzun ki, insan bunun sonu gelmez sanıyor. O zaman acele etmeye başlıyorsun. Gittikçe daha çok acele ediyor insan. Her önüne baktığında yolun hiç de kısalmamış olduğunu fark ediyorsun. Daha hızlı ve daha gayretli çalışıyorsun; sonunda nefesin kesilip güçsüz kalıyorsun. Ve cadde hala upuzun bir şekilde seni bekliyor. İnsan caddenin tamamına bakıp hemen bir karara varmamalı. Her zaman adım adım ilerlemeli. Sürekli olarak bir adım sonrasını düşünmeli, bir adım, sonra derin bir nefes, sonra bir süpürge. İşte o zaman hayat zevkli olur. Önemli olan işini iyi yapmaktır. Öyle de olmalı. Bir de bakarsın ki adım adım bütün yolu bitirmişsin. Nasıl olduğunu anlamadan ve yorulmadan. Önemli olan da budur.
Sayfa 41
186 syf.
·
Puan vermedi
Kadınların zayıf ve gücsüz gösterildgi kitaplardan biri veepey okunuyo
Canan
CananHalit Ertuğrul · Nesil Yayınları · 20042,600 okunma
Var mı dünyada günah işlemeyen, söyle; Yaşanır mı hiç günah işlemeden, söyle; Bana kötü deyip kötülük edeceksen, Yüce Tanrı, ne farkın kalır benden, söyle . Ömer Hayyam I Kimi zaman, ağır ve iç karartıcı bir günün ardından inen Semerkant akşamında, işsiz güçsüz takımı baharat çarşısının yakınındaki çifte meyhane çıkmazında volta atmaya gelirdi. Amaçları güzel kokulu Soğd şarabının tadına bakmak değil, geleni gideni kollayıp çakırkeyif olmuş bir içkiciyi yakaladıkla­rında tepesine çullanmaktı. Kurban, toz toprağın içinde sürük­lenir, yemediği küfür kalmaz ve baştan çıkarıcı şarabın yüzün­deki yalazlanmasını sonsuza dek hatırlatacak cehennem ateşle­rinde yanması için beddualar edilirdi. Rubaiyat yazması, 1072′nin yaz aylarında yaşanan böyle bir olayın sonucunda doğacaktı. O sırada Ömer Hayyam yirmi dört yaşındaydı, Semerkant’a geleli çok olmamıştı.
"Benden bir hata gibi bahsediyorsun," diyen Evelyn kocasına alınarak yanıt verdi. Julian kararlı tavrını bozmadı. Kendinden emin bir sesle: "Sana dair tek hatam, seninle buraya geldiğin ilk günden evlenmemekti," dedi. Evelyn'in gözleri parladı ancak kocası konuşmaya devam etti: "Sen benim en güçsüz yanımsın sevgilim, ancak en güçlü yanım da sensin! Söz konusu senken üstesinden gelemeyeceğim tek bir şey olmadığını biliyorum. Bana her şeyi, tüm delilikleri, tüm aptalca şeyleri, en cesur kahramanlıkları, dünyaya kafa tutmayı ya da onu hiçe saymayı... Kısaca her şeyi... Her şeyi, ancak sen yaptırabilirsin, Rosa!"
Reklam
Zayıfmış gibi yaparak, güç kazanırsınız. Kendinizi güçsüz göstererek diğer insanların kendilerini güçlü hissetmelerini sağlayabilirsiniz. İnsanların sizi kurtarmasına izin vererek aslında siz onları kurtarırsınız.
İçimden, göğsümü parçalamak ve beynimi dağıtmak geliyor; insanların, birbirleri için ne kadar az anlamları var. Ah! Sevgi, sevinç, yakınlık ve coşku kendi içimden gelmiyorsa, bir başkası da bunları veremeyecektir bana; soğuk ve güçsüz bir halde karşımda duran birini, ben de mutlulukla dolup taşan yüreğimle mutlu edemem.
Bir toplum en güçsüz bireyini yalnız bıraktığı anda dağılmaya başlar...
Sayfa 159Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.