Genellikle her ortamda, gücünü asla hafife almamanız gereken bir kişi bulunur."
Kesey'den harika bir başkaldırı hikayesi... Akıl hastanesinde ki hiyerarşik ve baskıcı düzene karşı gelen bir grup insan... Bazen küçük bir adım atmak için kurtarıcıya ihtiyaç duyar insanlar. Kitapta anlatıcı yıllardır akıl hastanesinde sağır -dilsiz taklidi yaparak hayatını sürdürüyordur. Bir gün alkol bağımlılığı yüzünden hastaneye bir hasta gelir. İşte tüm düzene baş kaldıran o kişi McMurphy'dir.
Baş hemşirenin katı kurallarına karşı gelip diğer hastalar için umut ışığı olan McMurphy aslında devlet ve farklı hayatlar yaşan halkın simgesi olarak gönderi niteliğindedir. Yer yer gülümseten ve oldukça da buruk bir sonla biten kitabımızdan çok fazla ders çıkaracağınız noktalar olacak.
Guguk KuşuKen Kesey · Nemesis Kitap Yayınevi · 20181,605 okunma
Okuduğum ilk Çehov öyküsüydü. Bir kitap ne kadar çok yüzleştirebilir hayatla insanı dedirten, insanı farkında olmadan değiştiren eserlerden. Büyük zevklerin, sorunların ve farklılıkların olmadığı küçük bir kasabanın monotonluğuna boyun eğen bir doktor, yavaş yavaş hastanedeki işinden çekilir, kendini ofisine kilitler ve felsefe okurken odasında
Guguk kuşu, ahlak kavramıyla bakan insan gözünde tam bir liyakatsizlik örneğidir. Çiftler sadece üremek için bir araya gelir, sonra da ayrılırlar. Dişi, başka bir türün yuvasında yumurtlar, ardından çekip gider, hesap kapanmıştır. Guguk kuşu tarafından, kendi türünden olmayan bir yavruyu beslesin diye katakulliye getirilen ev sahibi aileye düşer vazife. Yavru çoğunlukla onlardan dört kat büyüktür ve başlangıç olarak kardeşlerini itinayla yuvadan atarak bertaraf eder. Buna rağmen ev sahibi aile, üreme içgüdüsüne kapılarak, guguk kuşu yavrusuna karşı görevlerini yiğitçe yerine getirir. Şunu da kaydetmek gerekir. Bu guguk kuşu hikâyesi dışında, kuşlarda hem aynı türden hem de türler arası bu sefer gönülluğe dayalı birçok evlat edinme vakası görülür. Insan, evlat edinebilen tek varlık değildir.
Edebiyatımızın gamlı prensesi bu kitabıyla sevgisizliğin ne kadar dondurucu bir soğukluk olduğunu iliklerime kadar hissettirdi. Birbirini sevmeyen anne-babasinda gördüğü o soğukluk, sobalı evde büyüyen bir çocuklukla birleşmiş. Bu ilk kısımlarda kendi çocukluğuma gittiğimi yadsıyamayacağım.
Hiç ısınmayan ayaklarıyla yatağa giren çocukların, soba çevresine asılmış çamaşır-is karışımı kokuların, çizgili pijamalı babaların, hep kavga eden komşuların, yağmurlu günlerin ardından sinir hastalığına yuvarlanan bir kadının hikayesi bu.
O kadar cesur bir kadın ki, cinsellik tabu değil onda. Sevmek, sevilmek isteği tüm bedenini sarıp titretiyor Tezer'i. Sevmediği halde "evet" dediği evlilikleri, adını vermediği erkeklere olan arzusu, tutkulu birleşmeleri, akıl hastanesinde izlenen "Guguk Kuşu" filmi, hastanedeki kabus gibi günleri anlatışı kendisine hayran bıraktırıyor.
Sansürsüz bir anlatım ile Kurtlarla Koşan Kadınlar'ın öncüsü olacak bir kadın var karşınızda. İçinde bulunduğu toplumda gülmek bile kadına yasaklanmak istenirken, o kahkaha atmak istemiş. Tabii ki sonuç, akıl hastanesi olmuş. Deliye kimse inanmaz nasılsa diyerek hastane çalışanlarının yaptıkları ise tüyler ürpertici.
Sırf oradan kurtulmak için iyileşen cesur ve güçlü kadına sevgilerimi sunuyorum, huzur içinde yatsın.
‘ Anlatamayacağım . Bu insanlar ‘ Guguk kuşu ‘ filmini de , Napolyon ‘ un yaşam öyküsü filmini de , limana yanaşan beyaz bir yolcu gemisini de , vitrindeki yeni sonbahar giysilerini de aynı gözlerle seyredebiliyorlarsa , elimden ne gelir ?
Sessizlik gibiyim. Herkes bana bağırıyor cam duvarın ardından; elleriyle kulaklarını tıkamış. Ağızları sözcükler fışkırtır gibi oynuyor, ama ses çıkmıyor iki dudağın arasından. Sesim, tüm diğer sesleri emiyor.