Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Gülme garantili bir sayfa
“İnanmıyorum,” deyip gülmeye başladım. Bu çok keyifli ve beklenmedik bir hediyeydi.“ aman tanrım! Nereden buldun bunu?” Babam ve patrik hep bir ağızdan, “ kilotlu çorap mı?” Diye seslendi.
Sayfa 243Kitabı okudu
Gece gündüz çalan çan (gülme garantili)
Fırtınalı bir gençlik döneminden sonra, en azından bir süre için delikanlılığında yapıklarının kefaretini ödemek amacıyla bir manastıra çekilmişti. Ama zavallı tövbekâr, bu kutsal mekâna ilk adımını attığında, kapıyı tutkularının da kendisiyle birlikte girmesini engelleyecek kadar hızlı kapatmamıştı. Aklına hiç durmadan takıntılı düşünceler geliyordu; bu bahtsızlığını açtığı başrahip, o kışkırtıcı iblise karşı koyabilmesi için her geldiğinde çanın ipine koşup var gücüyle asılmasını öğütlemişti. Çanın gürültüsüyle, keşişler bir kardeşlerinin günaha meylettiğini anlayarak hep birlikte dua edeceklerdi. Bu nasihat geleceğin adalet bakanına oldukça makul görünmüştü. Keşişlerin duaları sayesinde, baştan çıkartıcı düşüncelere karşı koyabiliyordu, ama ne yazık ki şeytan karargâh kurduğu yerden kolay kolay ayrılmıyordu, onu kovmak için edilen dualar arttıkça, o da kışkırtıcılığın dozunu artırıyordu, öyle ki tövbekârın nefsini köreltmek için duyduğu büyük isteği bildiren çan gece gündüz çalmaya başlamıştı. Bir an bile dinlenme fırsatı bulamayan keşişler, gündüzleri kiliseye giden merdivenleri inip çıkıyor, geceleri de akşam duasından sonra, en az yirmi kere yataklarından fırlayıp, odalarının döşemelerine kapanarak dua ediyorlardı. Bu işten şeytanın mı, yoksa keşişlerin mi bıktığı bilinmese de, tövbekâr üç ay sonra gelmiş geçmiş en cinli perili kişi unvanıyla dünyevi hayatına geri dönmüştü.
Reklam
Gülme Garantili
"Şimdi lütfen devam edin ve bebeklerinizi çalıştırın. Düğme sırtlarında. Uyandıklarında biz de başlayacağız. Judith'i ters çevirerek açma düğmesini buldum. Sağa doğru hareket ettirerek sırtını çevirdim ve sonra tek gözüyle bana göz kırptı. Tekrar göz kırptı. Sonra da çığlık atarak ağlamaya başladı. "Yüce Tanrım" diyerek onu masanın üzerine fırlattım ama bu sadece daha da yüksek sesle ağlamasına neden oldu. "Ne yapıyorsun sen? diye sordu Huxley. "Dikkatleri üzerimize çekiyorsun." "Bilerek yapmıyorum." "Neden bu kadar gürültü yapıyor?" diye sorduktan sonra onu bacağından tutup kaldırdı. "Çünkü tek gözü var ve hayatından pek memnun değil," diye cevap verdim. "Bence onu bu şekilde tutmamalısın." "Nasıl?" "Sanki yolda bulduğun bir yılanmış gibi." Onu dürttüm. "Seni ısırmaz. Onu kucakla." "Senin için söylemesi kolay, tek gözüyle sana bakmıyor." Bebek daha da yüksek sesle ağladığında Huxley yüzünü buruşturdu. "Lanet olsun, bu şeyin içine ne girmiş böyle?" "Baş aşağı tutulmaktan hoşlanmıyor olabilir," dedim. "Haberi yok. Canlı değil." "Yanıp sönen bebekten korkan adam söylüyor bunu. Neyse, sanırım bir sensörü var. Onu kendine yakın tut." "Belki de Judith'e cansız dememeliyiz, belki de bu onun duygularını incitiyordur.
Sayfa 370
Tekrar biraz güldü, ben de güldüm. Gülmek iki erkeğin arasında çıkar gütmeyen bir bağ kurar, iki kadının arasında da aynı bağı oluşturur; bir kadınla bir erkek arasında ise daha da güçlü ve sıkı bir bağa, daha derin, karmaşık ve daha kalıcı olacağından ya da kalıcılık hevesi artacağından daha tehlikeli bir birlikteliğe yol açabilir. Çıkar gütmeyen
Sayfa 180 - II MızrakKitabı okudu
Sürpriz sonlu, gülme garantili :)
Daha önce anlayamıyordum. Bir sis perdesi ardında gibiydi her şey. Bu da sanırım, insanların beynin kafada olduğunu düşünmelerinden kaynaklanıyor. Kesinlikle doğru değil bu: Rüzgârla Hazar Denizi taraflarından gelir beyin.
Sayfa 200 - Bir Delinin Anı DefteriKitabı okudu
gülme garantili alıntı ~İtalya'da trafik~
1şey başarmıştık sonunda. İtalyan trafiğinin küçük 1parça­sını alıp ön koltuğumuza oturtmuştuk. Sinyor Bassano'ya hayran olmamak elde değildi. Adam yüz kilometrelik yolu korna çalarak, lastikleri gıcırdatarak, eşekleri ağaçların arasına kovalayarak 1saatte alabiliyor ve aynı zamanda da arkaya dönüp el kol hareket­leriyle ve bağırarak İtalya'nın ve Throt Avrupa'nın güzelliklerini ve tarihi zenginliklerini anlatıyordu. İnsanın aklı almıyor doğru­su. Neredeyse öldürecekti bizi. Ama hakkını yemeyelim, kimseye ya da hiç1şeye çarpmadı. Tek hasar ayaklanan, gerilen sinir­ lerimizde oldu. Sinyor Bassano'yu herkese tavsiye ederim. Belki konuştuklarının çoğunu anlamazsınız ama garanti veriyorum, sıkılmayacaksınız...
Reklam
Gülme garantili kitap :))
Şimdi, Türk asıllı Romen boksörden sonra biz çocuklar, doğal olarak, zenci melezi olan bir sumo güreşçisi beklediğimizden şaşırmadık. Annem, “Bu ne?” diye sordu. Babam, “Koyun, Şerif’e aldım” diye yanıtlayınca dünyalar benim oldu. Annem, “Evde besletmem” deyince, aşağıdaki kömürlüğe indirdik. Gözleri ela, kıvır kıvır. Adını Ela koydum. Çok iyi arkadaş olduk. Tarzan’dan daha zeki ve daha hızlı koşuyor. Yemin ederim, frizbi atsan getirecek. Ela her yere peşimden geliyor. Mahallede havam süper, kedisi, köpeği olan var; ama koyunu olan ilk çocuğum ve çok karizmatiğim, Tarkan ile Kurt ikilisini bir nevi yaşıyor, yaşatıyoruz. Ben konsantre Tarkan’ım. Bir sabah babamın “Nerede kaldı bu kasap?” dediğini duydum. – Baba ne kasabı? – Oğlum bugün Kurban Bayramı. – Ee? Kurban aldınız mı bari? – Aldık ya. (Ya, buradaki “ya” var ya o beni epey bir kıllandırdı.) – Baba, ben niye görmedim kurbanı ? – ... – ? Babam bana gökten inen koçu, Hz. İbrahim’i anlatıyor; ama ben hüngür hüngür ağlıyorum.