Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Güzeldi yaşamak; paylaşmak, gülmek doyasıya ve mecburiyetlerden, sorumluluklardan uzak olmak ne güzeldi. Büyüklerse ne kadar çatık kaşlılar, kızıyorlar durmadan; otur burada, kalkma, sessiz ol ve konuşma! Aman ne derse desinler, umurunda olmazdı senin; oyun devam ediyor ya! Ah ne dert ne de tasa, yaşamak nasıl da güzeldi çocuk olunca.
Gülmek için mizah dergilerine, ağlamak için arabeske ihtiyacımız var. Yetmiyoruz birbirimize. Yetmiyoruz birbirimizi tamamlamaya, eğlendirmeye, hüzünlendirmeye. 'Kardeş, saat kaç?!, Afedersiniz, şu adrese nasıl gidebilirim?!'den öteye geçemiyor sosyal yanımız. Kırıyoruz. Üzüyoruz. Mesafeli davranarak tarihe geçiyoruz. Geçtiğimizi sanıyoruz. Ormandaki ağaçlar bile birbirlerine daha iyi davranıyor. Onurlu yaşamak ortada ö'lee duruyor; biz yanından transit meselesi!
Reklam
80 syf.
·
Puan vermedi
Demini almış bir bardak çay siz ve iç sesinizden başka bir şey olmasın yanı başınızda.. Öyle içinize içinize de akıtmayın gözyaşlarınızı bırakın aksın gitsin.. Bin bir hüzünle yolun yolculuğuna başlıyorum sancılarımla başbaşa kalıyorum ben hep bu satırlarda. Yürüyorum. Bozkırda uğuldayan rüzgara bağlıyorum hayallerimi. Savurduğu her gelincik
Meczup
MeczupFatih Duman · Nesil Yayınları · 20247 okunma
Yaşamımda ilk kez , aynı anda hem gülmek hem ağlamak istedim .
Gülmek bir dostluğu başlatmak için hiç fena bir yol değildir ama bir dostluğu sona erdirmenin de kesinlikle en iyi yoludur.
Sayfa 11 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Gülemiyorsun ya, gülmek Bir halk gülüyorsa gülmektir.
Edip CanseverKitabı okuyor
Reklam
" Bizi gülmek kurtaracak,biliyorsam bir bunu biliyorum, başka da birşey bilmiyorum Osman"
Ağlamak işleri nasıl daha iyi yapmazsa gülmek de daha kötü yapmayacaktı. Bu, umursamadığınız ya da unuttuğunuz anlamına gelmezdi. Sadece insan olduğunuzu gösterirdi.
Güldü. “Hoşuna mı gitti? Ne fena,” dedi cilveli bir gülümsemeyle. “Fazlasıyla göze batacağım.” Sonra yüzünden acı dolu bir ifade geçti; sanki güldüğü, başımıza gelen ve gelecek her şeyi düşününce bir anlığına olsun eğlendiği için kendini suçlu hissediyordu ve yeniden paravanın arkasında gözden kayboldu. Aynısını ben de hissediyordum: Başımızdan geçen ve zihnimde sonsuz, dehşet verici bir döngü gibi kendini tekrarlayan korkunç olayların ağırlığı ve endişe. Yine de ona kendisini her saniye kötü hissedemeyeceğini söylemek istiyordum. Ağlamak işleri nasıl daha iyi yapmazsa gülmek de daha kötü yapmayacaktı. Bu, umursamadığınız ya da unuttuğunuz anlamına gelmezdi. Sadece insan olduğunuzu gösterirdi. Ama bunu da nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum.
Sinirimden gülüyorum albayım. Çünkü sinirlerim artık gülmek için kafamın neşelenmesini beklemiyorlar.
Reklam
152 syf.
·
Puan vermedi
·
24 saatte okudu
Moliere'in son eseri olan Hastalık Hastası, okurları 17. yüzyıl Fransa'sına götürerek, hypochondria (hastalık hastası olma) eğilimi gösteren Argan isimli bir adamın komik hikayesini anlatıyor. Argan, sürekli hastalık kuruntuları ile boğuşan, her gün yeni bir semptom keşfeden ve bu durumdan büyük keyif alan bir adamdır. Doktorlar Argan'ın bu takıntısından faydalanarak onu gereksiz ilaçlar ve tedavilerle kandırmakta ve cebini boşaltmaktadırlar. Moliere, bu oyunda doktorların ve eczacıların açgözlülüğünü ve sahtekârlığını hicvederken, aynı zamanda hastalık hastası olmanın komik ve üzücü yönlerini de gözler önüne seriyor. Eğer gülmek ve düşündürmek için yazılmış bir eser arıyorsanız, Hastalık Hastası tam size göre. Molière'in usta kalemiyle kaleme alınmış bu eser, okurları keyifli bir okuma deneyimine sürüklerken, aynı zamanda tıp etiği ve hastalık algısı üzerine de düşünmeye teşvik ediyor.
Hastalık Hastası
Hastalık HastasıMolière · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20216,1bin okunma
Nefes almak ve vermek, sevmek ve sevilmek, gülmek doyasıya ve uzanmak boylu boyunca kırlara, ne de güzel hayal edince. Yaşamak, nasıl da tılsımlı bir kelime...
"Böyle zamanlarda gülmek onun için zordu, yine de her zaman bir şekilde gülmeyi başarıyordu.”
Bu ülkenin bütün ırklarını tek ırk, tek kalp, tek insan haline getiren İslamiyet olmuş. Biolojik değil, moral bir vahdet. Yani vahdetlerin en büyüğü, en mukaddesi. Aynı şeylere inanmak. Aynı şeyleri sevmek, aynı şeyler için ölmek ve yaşamak. Lazı, Kürdü, Arnavudu düğüne koşar gibi ölüme koşturan bir inanç bu. 600 yıl aynı potada erimek ve kainata meydan okumak, zaferden zafere koşmak, beraber ağlayıp, beraber gülmek. Sonra çözülüş, çürüyüş, kokuş. Ve bir mezarlık haline gelen memleket. Tarihin dışına çıkan Anadolu.
Sayfa 157
Halbuki bu dünyada hiçbir şey yoktu (Osman Necip için) gerçekten ciddiyetle inanılmaya değer. Kızmak, kıskanmak, inat etmek ve dövüşmek, gülmek kahkahalarla ve ağlamak hıçkıra hıçkıra (Osman Necip'e göre) boş ve gülünç şey. Gürültüsüz, rehavetle zahmetsiz gelen para zahmetsiz gelip giden kadın, otomobil, kalorifer ve alay ettiğini göstermeden gülen gözler (Osman Necip için) altmış senelik ömre yeter. Gerisi lâfü güzaf, (Osman Necip böyle düşünürdü). Dünyaya bir defa geleceğiz ölümü istediğimiz kadar düşünmeyelim öleceğiz.
Sayfa 12 - Cem yayınevi II Kitap 2
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.