Bu bataklığın suyu da çamuru da;
-Delikanlılıkla elikanlılığı bir tutan.-
-Her şeye hakkı/m var koca zihniyeti ile
-Namus etiketini sadece kadınların alnına yapıştıran, namusu apış arasına sıkıştıran,
-Ve bunca kötülük dururken, öpüşmeyi ayıba, sevişmeyi ahlaksızlığa yakıştıran zihniyetten gelir.
-Bazılarının gözünde, kadının çörek otu kadar
"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
İlk iftira Havva'ya atıldı, yasak elmayı yedi diye... Sonra da bizi doğuran siz değilmişsiniz gibi 'Ademoğlu' koydular hepimizin adını... O günden bu yana tüm zorluklar katlanarak arttı sizin için. Sadece kadın olduğunuz için itildiniz, dövüldünüz, öldürüldünüz... İnsan olup olmadığınıza dair konferans bile düzenlendi Suudi Arabistan'da... Hem de daha birkaç yıl önce...
Doğurdunuz olmadı, ürettiniz olmadı, yeri geldi herkesten iyi yönettiniz ama yine olmadı... Erkeklerin at-avrat-silah üçlemesinin bir parçası olmaktan kurtaramadınız kendinizi bir türlü... Sokakta, mutfakta ve yatakta belirlenen görev dağılımının dışına çıktığınız anda hemen yerinizi bir başkasıyla doldurdular...
Siz eksik etektiniz. Saçı uzun aklı kısaydınız. Karı gibi gülmek, karı gibi ağlamak, karı gibi dırdır etmek gibi sayısız deyimler bulup erkekler olarak birbirimizi aşağılamak için kullandık adınızı... Çünkü sizin gülmeniz de ağlamanız da konuşmanız da dert oldu dünyaya...
Kiminizi okutmadılar, kiminizi çocuk yaşta evlendirdiler. Daha elinize oyuncak bebek almadan kucağınıza canlısını aldığınız zamanlar oldu...
Şimdi şöyle bir durup düşününce 8 Mart'ın, Kadınlar Günü değil de, erkekler için bir utanç günü olduğunu artık çok net görebiliyorum.
Böyle bir günün var olmasına neden olan kadınlar değil, erkeklerin ta kendisi çünkü... O yüzden bu günü kutlayarak değil de utanarak geçirmeyi kendime görev biliyorum...
Hakkınızı helal edin...
Necip G.
Ne çok okunacak kitap var. Hergün listeye bir yenisi daha ekleniyor. Bazen ömrüm yetmeyecek diye düşünüyorum ve beklemenin anlamı yok diyorum. Bu sitenin bana kazandırdığı en güzel şey, dostlukların yanında, yeni kitaplar keşfetmek oldu. Unuttuğum, okumadığım, rafa kaldırdığım kitaplar. Evet işte onlardan biri daha.
Yıllardır ara verdiğim Aziz
Bir inceleme yazdım, çünkü canım inceleme yazmak istiyordu. Yazmaya koyulmak için bunun yeterli bir neden olduğuna inanıyorum. İnsan doğuştan uyduran bir yaratık değil midir zaten?
"İnsan doğuştan uyduran bir yaratıktır." (s. 697)
Umberto Eco sağolsun. Onun canı bir roman yazmak istemeseydi ve yazmasaydı, ben bu incelemeyi biraz zor
İşyerindeydim, nöbette, yalnızdım, öyle umdum en azından. Çayımı koydum, dikkatimi toplamaya çalıştım, yazarla baş başa kalayım diye. Oğuz Atay’ın öykü kitabını bu akşam bitiririm diye düşünmüştüm. Ya da bir ara aklıma öyle gelmiş sonra vazgeçmiş olabilirim. Emin değilim okuyorum sadece...
Şimdi anladım, aslında bu kitapla başlamak lazımdı Atay’ı
"Benim hayatımın amacı ne ve onunla ne halt edeceğim? Bilmiyorum ve korkuyorum. Asla istediğim bütün kitapları okuyamayacağım; olmak istediğim bütün insanlar olamayacağım ve yaşamak istediğim bütün hayatları yaşayamayacağım."
Hayatı boyunca binlerce kez bunları düşünen ve "Bu kadar fazla düşünmeseydim çok daha mutlu
Merhaba dostlar. Ne zaman güzel bir kitap okusam, bunu mutlaka herkes okumalı diyorum. Keşfettiğimiz güzellikleri sadece kendimize saklarsak ne anlamı kalır değil mi? Benim keşfettiğim bu güzelliği kitap dostlarım da keşfetmeli, bu güzellikten mahrum kalmamalı diye düşünürüm hep. Bu yüzden de biraz fazlaca alıntı paylaşırım. Daha doğrusu çok not
Yorulmuşsundur. Bazen boş gün yaratırsın kendine. Bugünkü boş günden hoş bir şey çıktı. Bu başıboşluğa ortak edecek birilerini de buldum. Bakınız, aşağıda:)
(Kiminizden bahsetmeyi unutmuş olabilirim, yazım yanlışı yapmış olabilirim; dedim ya boş günüm. Hoş görün.😊)
Ece Temelkuran’ın BU DA GEÇER’inden rastgele, şansınıza
YouTube kitap kanalımda Nietzsche Ağladığında kitabı için hazırladığım videoyu izleyebilirsiniz: ytbe.one/nLLeUV0Up5k
100 tane kişisel gelişim kitabına bedel bir kitap okumak ister misiniz? O halde şu an doğru incelemeyi okuyorsunuz demektir.
Bu incelemenin altına yazılan her yoruma karşılık olarak sizi çok geliştirecek ve bakış açınızı
“Ağrı ve acılarımızı önemsidiğimiz kadar, mutlu anılarımızı önemsemiyoruz!
Üç gündür dişim ağrıyor. Öyle güzel sızlıyor ki, ondan başka hiç bir şey düşünmeme izin vermiyor. Hatta plan bile yaptırıyor. Yeniden ağrı çoğaldığında, iğne yaptırmak için diş hekimine gitmeliyim diye programımı sorguluyorum!
Peki ya mutluluk öyle mi?
Kendini devamlı hissettiren, mutluluk sinirlerinize basan bir kahkaha türü var mı mesela? Ne yazık ki yok!
Mutluluk, acıya göre çok çok sönük! Tebessümden her an, bir bakış ve duruşla vazgeçebilirsiniz! Ama sevdiğinizle buluşmayı bile erteleyip, diş hekimine gidersiniz. Acı beklemez, ertelenmez. Acıyı ertelemenizi, anca daha büyük bir acı sağlayabilir. Acı aynı zamanda çok daha egoisttir. Acılı birini dinlerken, gülmek ayıptır. Ama gülen birinin sohbetini, acınızla ve gözyaşınızla böldüğünüzde kimse yadırgamaz!
Çoğu insanın hayatında acı başrol oynuyor, mutluluk ise figüran!✌️🖌
İnce Memed 1 incelemem #47699683
''Zulme karşı koymamak zalime ortak olmaktır.''(s.181)
İnsanın insana yaptığını başka hiçbir canlı diğerine yapmaz şu dünyada. Neden? Tabii ki de menfaati için. Neden? Kendi rahat yaşasın, tırnağına taş değmesin, karnı aç kalmasın iyice semirsin,
"Roman;yorum üreten bir makinedir" diyor kitabın sonunda Eco.Ben de üstadın bana verdiği yetkiye dayanarak yorumlayabildiğim kadar yorumlayacağım.Çünkü roman yorum üreten bir makine ise benim yorum ve incelemelirim de okur üreten bir makineye dönüşsün isterim.Çünkü ben obskürantist bir insan değilim,Eco’dan kimse mahrum kalmasın
“Siz bilmezsiniz size anlatmak da istemem”
Sezai Karakoç
HERKES KENDİNE AĞIRKEN HAFİF KALIYOR BAŞKASINA AĞLAMAK
Kör Baykuş.. Henüz birinci sayfadaki şu ifade bize bu kitabın anlatılmasının ve anlaşılmasının ne kadar güç olduğunu açıklamaya yetmiyor mu?
“Acaba bir gün bu metafizik olguların ,ruhtaki bu kendinden geçme halinde ve uykuyla