Vahşi yanımızı kesip atarak, kendi kendimizi inkâr edip sakatladık ama o vahşi yanımız trajik bir hayatta kalma mücadelesi vermeye devam ediyor. İnkâr ettikçe cezalandırılıyoruz. Boğarak öldürmeye çalıştığımız içgüdülerimiz, zihnimizi kuşatıp bizi zehirliyor. Beden bir kez günah işledi mi günahla ilişiğini keser çünkü eyleme geçmek bir arınma biçimidir. Geriye hiçbir şey kalmaz, alınan zevkin anısından ve pişman olma lüksünden başka. Şeytana uymamak için yapılması gereken tek şey ona boyun eğmektir.
Hayat bizim hepimizi aynı teknede yoğurmuş, aynı yumağa sarmıştır. Ama yine de bu olayları anlamak için o olayların içinde yaşamış olmak ve onları ruhunda duymak gerek.
“Bir gün bu yaptıklarının bedelini ödeyeceksin, Brekker.”
“Evet, ödeyeceğim,” dedi Kaz, “bu dünyada adalet diye bir şey varsa elbette. Fakat bunun ne kadar düşük bir ihtimal olduğunu hepimiz biliyoruz.”
Kendimi iyi hissetmem gerek ama bu savaşta beni ölümle öyle uzun zaman yalnız bıraktınız ki, artık yalnızca ölümü hissediyorum, yalnızca ölümü görüyorum; kendim de ölmüş gibiyim.