Kader, felsefi olarak yoksun kaldığımızda, şu dünyadaki veya herhangi bir yerdeki ikametimiz bize çözümsüz , maruz kalınacak bir lanet gibi saçma, ya da hak edilmemiş göründüğünde başvurduğumuz sözcüktür.
Varlıkların zikrettikleri sebepleri benimsemek güç olduğundan, her birinden her ayrılışımızda, akla gelen soru değişmez şekilde aynıdır: Nasıl oluyor da kendini öldürmüyor?
Ellerimizi temiz ve kalplerimizi bozulmamış bir halde muhafaza etmekten âcizizdir: yabancıların terleriyle temas ederek
kendimizi kirletiriz, tiksintiye aç ve vebaya hayran bir halde, toplu çirkefin içine gırtlağımıza kadar gömülürüz.
Zaman içindeki bu yurtsuzlaşmanın yanında, bakışlarımız altında çürüyen evren manzarasının dışında hiçbir şeyin göze batmadığı o boş ve bitkin çöküntü halinin yanında, cehennem bile sığınaktır.
Her nesneden kopmuş olan, dışarıdan özümleyecek hiçbir şeyi de olmayan bizler ağır ağır kendimizi imha ederiz, çünkü gelecek bize bir oluş nedeni sunmaktan çıkmıştır.