》 Başlangıçtan şimdiye dek peygamberlerden gelen haberlerde kıyâmete dair tek bir bilgi olmamış olsaydı bile, insanoğlunun yine de bir "son" tasavvuru olurdu. "Beklenen son" veya "hak edilmiş bir son yıkım' tasavvuru da tıpkı inanma ihtiyacı gibi insanın etine kanına rûhuna işlenmiş bir kod. Bu konuya dâir söylenmiş tek bir söz olmasaydı bile insan o sonu ruhunda hissederdi ve beklerdi. Bütün hak ve bâtıl inanç disiplinlerinde mevcut olan kıyamet düşüncesini adı konulmamış bu kuvvetli his güdüler. Hatta inanç sınıfına girmeyen seküler veya kültürbilimsel akımlarda dahi bildiğimiz manada olmasa bile bir "büyük son" tasavvuru veya beklentisi hep vardır. Eskatoloji bilimi ve mitleri buradan doğar, keza bâtıl kıyamet felsefeleri de buradan doğar. Bu meselenin geniş bir yelpazede pozitif ve negatif tüm yansımaları da yine buradan doğar.