Yakın tarihimizde 20. Yüzyılda Avrupa'nın göbeğinde yaşanan bir insalık dramı…
Roman kurgu değil, tamamen gerçeklere dayanan bir kitap, Bu acı gerçek, soykırım içimi çok içten yaktı.
İnsanların çaresizliği, gözlerinin önünde eşlerine, kızlarına tecavüz edilmesi, acı bir şekilde işkence ile öldürülmesi savaş değil, cinayettir! Zülfü Livaneli'nin Son Ada kitabında dendiği gibi; oysa insanlar eşit değildir. Güçlüler ve zayıflar vardır ve hayat bunlar arasındaki mücadeleden ibarettir. Tam olarak böyle,güçsüz insanların verdiği o mücadele, o kadar acı ki, artık o zulüm altında yaşama mücadelesini bırakıp ölmek istemeleri ne kadar çaresiz olduklarının en önemi noktası bence… Bu vicdansızlığı akla hayale sığdıramıyorum. Aşk ve savaşı bir arada konu almış bu kitabı okurken ağlamamak için kendimi zor tuttum. Keyifle okudum diyemicem, çünkü o acıları keyifle okuyamazsınız. Son olarak Sinan Akyüz, turist olarak bosnaya gittiğin de bir bayanla tanışıyor ve savaşla ilgili konuşmaya başlıyorlar. Bu bayandan Suada'nın hikayesini dinliyor. Bu hikayeden etkilenen yazar bir süre sonra hikayesini dinlediği bayanla tanışıyor ve ortaya bu kitap çıkıyor. Roman o kadar akıcı ve sade dil ile yazılmış ki, okurken zamanın nasıl geçtiğini anlamadım ve elimden bırakamadım. Şiddetle okumanızı tavsiye ederim. Bu kitap gerçekten çok şey anlatıyor…