-Gettoda dikenli tellerin ardında yaşıyorduk... Salı günü olduğunu bile hatırlıyorum, nedense sonradan günlerden salı olduğuna dikkat etmiştim. Salı... Hangi aydı, ayın kaçıydı hatırlamıyorum ama salıydı. Tesadüfen pencereye yanaştım. Bizim binanın karşısındaki sırada bir oğlanla kız oturmuş öpüşüyorlardı. Kıyımların, idamların ortasında. Öpüşüyorlar! Bu barışçıl manzara beni sarsmıştı...
Sokağın öteki ucunda -kısa bir sokaktı- Alman devriyesi belirdi. Onlar da gördü, bir şey kaçmaz ki gözlerinden. Ben ne olduğunu anlayamadan... Fırsat olmadan... Bir çığlık. Patırtı. Silah sesleri... Ben... Hiçbir şey düşünemeden... İlk hissettiğim korkuydu. Sadece oğlanla kızın ayağa kalktıkları gibi düştüklerini gördüm. Birlikte düştüler.
Sonra... Bir gün geçti, iki gün... Üç... Ben devamlı bunu düşünüyordum. Neden evde değil, sokakta öpüşüyorlardı, anlıyor musunuz? Öyle ölmek istemişlerdi de ondan... Nasılsa gettodan sağ çıkmayacaklarını biliyorlardı ve başka bir şekilde ölmek istemişlerdi. Aşktı bu muhakkak. Ne olacak başka? Ne olabilir ki... Sadece aşk. Anlattım size işte... Hakikaten de güzel olmuş değil mi? Ya gerçekte? Gerçekte ben dehşet içindeydim...
Evet... Başka mı? Durun düşüneyim... Bir mücadelele vardı... Güzel ölmek istiyorlardı. Bunu özellikle seçtiklerinden eminim...