Öncelikle merhabalar ben bugün yeni bir karar aldım ve bu kararı anlatmak istiyorum öncelikle bize ne diyebilirsiniz anlıyorum ama benim tek içimdeki her şeyi yazıp hiç tanımadığım insanların okuyup belki de bir nebze olsa beni anladığını düşündüğüm tek yer burası. Ben kendimi bu birkaç aydır çok kötü hissediyorum yani belki de yaşadıklarımın payı
Julia, dudakları nefis bir sırıtışla büküldü.
"Verdiğim sözleri oldukça ciddiye alırım," dedi Clay, parmaklarının arasındaki külotu çevirip, onun ayaklarındaki tutuşunu sıkılaştırırken.
İç çamaşırını sabit tuttu ve Julia'nın ağzının açılıp kalmasını, gözlerinin huşuyla kapanmasını izleyerek, onun lezzetli, kayganlığı boyunca
Günlerin adı, sürelerince yaşanılan olayların değerine göre değişebilir. Bugün, şimdilik "paltosunu ilk çıkardığı gün"dü, sonra "Güler'i ilk gördüğü gün" olacaktı.
Öncelikle kitap, neva bulvarı, burun, portre, palto, bir delinin anı defteri ve fayton adlı altı eserden oluşmaktadır.
Neva bulvarı adlı bölümün genelinde yüksek sosyete mensuplarının tabiriyle hiyerarşinin kol gezdiği alt-üst sınıflarının yoğun olarak hissedildiği, günümüz ölçütünde bağdat caddesi, Şanzelize caddesi olsun, tamamıyla lükse karşı
Akşamları başını yastığa koyarken din, vatan ve insanlık hayrına o gün ne yaptığını dü-şünmeyen veya düşünüp de boş geçmiş gününe yanmayan insanlar; insanlık değerini her gün biraz daha kaybediyor demektir.
"Kedi aç galiba, miyavlıyor, dedim ve besledim."
"Hayır Kırmızı. "Kedi aç demek bir düşüncedir. Benim sor- duğum senin içinde oluşan şey..."
"Hımm, kedinin acıklı sesini duyunca içim buruldu. Evet, acıma diyebilirim. Evet, evet acıma hissi ona karşı hissettiğim buydu.
"Hadi şimdi bunu da käğıda
Merhaba
Bugün
Sizlere Alka yayınlarından Özge Yıldız kaleminden Nadir Bir Yaşam kitabı ile geldim.
İlçemizde ufak bir kitap fuarı yapılmıştı bende duyar duymaz gittim tabiki Halk eğitim merkezinin bir odasına standlar kurulmuş kitaplar dizilmişti,biz kitapseverlerin en sevdiği yerdir saatlerce o kitapların arasında dolaşıp tek tek
Hebû tunebû, rehmet li gora dê û bavên min û we bû, li gundekî sê
bira hebûn. Ji malê dinê tenê du kerê wan hebûn. Bi van keran ji
çiyê êzing dibirin bajêr difirotin û jiyana xwe pê dom dikirin.
Rojek ji rojan, ev herdu kerê wan hatin dizîn. Çol û çiya gişt geriyan
nedîtin. Berê xwe dan malên gundiyan, dîsa nedîtin. Her sê bira li
ser
''Bilir misin dedi Orhan Veli'nin Garip kitabının adını ben koydum. Bir gün Nisuvaz'da oturuyordum. Orhan geldi, bir şiir kitabı çıkaracağını söyledi. Bir türlü kitabına bir ad bulamıyordu. Koymak istediği ad 'Tahattur'du (Anımsama). Bilirsin Orhan Veli'nin 'Alnımdaki bıçak yarası senin yüzünden/Tabakam senin yadigârın/Seni nasıl unuturum ben/Vesikalı yârim, diye bir şiiri vardır. Onun adı 'Tahattur'dur. Kitabına bunu vermek istiyordu. Bana sordu, ne dersin diye. Ben de bu adın çok eskimiş olduğunu, daha yeni ve ilgi çekici bir ad bulmasını söyledim. Bu yeni adın ne olabileceğini sordu. Ben de senin şiirlerin yadırganıyor, acayip, garip bulunuyor, öyle bir ad vermelisin dedim. Öyleyse bir ad bul, dedi. Yaban, acayip, garip derken, garip sözü üzerinde durduk. Orhan Veli'nin kitabının adı ortaya çıkmıştı. Garip sadece şaşırtıcı acayip anlamına gelmiyor, gurbette kalmışa da yakışıyordu. Zaten o dönemde Orhan Veli ve arkadaşları da biraz kural dışı biraz gurbette kalmış gibiydiler.''