Komşusunun cenazesinin defnedileceği bir günlük zaman dilimi içerisinde ana karakterimiz Yedigey’in anlattıkları ile bir asır yolculuğa sürüklendiğimiz kurgusu ile büyüleyici bir eser.
Bozkırın kıyıda köşede unutulmuş kuş uçmaz kervan geçmez bir köyünün demiryolu istasyonunda görevli bir topluluğun yalnızlığını, doğayla mücadelelerini, zorlu yaşam koşullarını, aşklarını, dostluklarını, cefayı, vefayı, haksızlıklara karşı boyun eğmeyişlerini, insanlık değerlerini görüyoruz.
Özünden, tarihinden, dilinden, kültüründen, inancından koparılıp hafızasızlaştırılan, sorgulamaları ve düşünmeleri yasaklaştırılan toplumları mankurt efsanesine benzetme yöntemi ile genç aydın bir öğretmenin yok oluşunu anlatırken Stalin dönemi Sovyet yönetiminin toplumlar ve aydınlar üzerindeki baskıcı uygulamalarını alt metinler olarak okuyoruz.
Diğer taraftan ortak bir uzay projesinde görünürde dünya toplumları için daha iyiye ulaşma çabasıyla faydalı bilgiye ulaşmanın asıl amaç olmadığı, soğuk savaş dönemi iki kutuplu bu dünyadaki savaşın tüm insanlığa faydasızlığı da yine mankurt benzetmesiyle sorgulamaları araştırmaları düşünmeleri yasaklanmış kozmonotların bilinmezliğe sürüklenişleri izlenmektedir.
Yalın anlatımı sürükleyiciliği ve kurgusuyla muazzam bir sistem ve diktatörlük eleştirisi.