senin gözlerinde iyilik kuşları varmış hepsini vurmuşlar çiçekleri sevdirmemişler sana (anan çiçeklerini sular sabahtan akşama) baban elde tüfek mimoza bekler kadifeler giydirmişler örneğin boyunbağı, beyaz çorap; iyi çocuk çarşamba günleri ıspanaklı börek salçalı köfte yanına benim istasyonlarımda bilinmedik trenler bildik düdüklerini çalıyor ağaçları kucaklıyorum, saçlarımı tarıyor dallar afrikalı bir kadının kolyesini aşırıyorum boynundan sonra iyiyim çokça, sağlığım yerinde hava durumunu dinliyorum salı sabahları perşembe günleri asfalt döküyorum günaydın diyorum durduk yerde ama ne rastlantı bir yerde oturuyoruz sen ağlıyorsun, ben bağışlıyorum eski bir gramofon kadar hoşgörülü iyi şeylerden söz ediyorum içerden birisi saati bağırıyor (hep birisi vardır, saati bağırır) eğri hoşçakallar oynuyor dudaklarımızda kıyılarıma bir dalga çarpıyor,biniyorum beyazlığına parmaklarım iki yanıma yapışmış el filan sallıyorum.
"Bir Kadın Değildi, Gölgesinde Oturduğum Ağaç” diyen hocanız Ahmet Kutsi Tecer gibi hiçbir kadına iki mısra atfettiniz mi? Etmedim galiba ben kadınlara şiir falan söylemem ben otururum düşüncelerimi hayallerimi falan anlatırım yani şiir tarafım yoktur. Aşk mektubu yazdınız mı hiç? Aşk mektuplarını çok güzel yazardım. Yani ağrıdan çok güzel aşk mektupları yazdım. Çünkü orda insan durup dururken hayallere aşık olur. Bir sevgilim yoktu ama varmış gibi mektuplar yazardım. Romantik tarafım çoktur. Hala da öyleyim yani ben hiçbir zaman teknoloji ile barışamadım. Aklımda ermiyor onlara. Ben hala çiçekleri,ağaçları, böcekleri, kuşları, ay ışığı, mum ışığı, yakamozlar bütün aklım buralarda doğada çevre de hele de şimdi kirletiyorlar diye ısınma var ya küresel ısınma öldürüyor içim mahvoluyor çok üzülüyorum. O güzel ağaçlar yeşillikler üzülüyorlar ağlıyorlar gibi sanki sesleri çığlık çığlığa bana geliyor gibi hissediyorum. Erol günaydın
Reklam
Sevgiliye söylenen 'günaydın' kelimesi öyle alelade bir kelime değildir. Sevgiliye söylenen günaydın kelimesi, panellerini yeni keşiflere açan her uzay mekiğinin selamladığı güneşi, kendi ateşiyle yanıp tutuşan güneşin yüzünü gösterip, doğmasına yardımcı olduğu çiçekleri, o çiçekleri yavrularına yem olarak vermek için her sabah aynı heyecanla uyanan kuşları, o kuşlara bakıp düşler içinde düşler kuran binlerce şairin duygusunu, hayatın, varoluşun tüm kainata zuhur ediş şeklini, büyük bir incelikle betimlemesidir.
Sayfa 147Kitabı okudu
Çiçekleri sulayarak başladım bugüne. Belki bir yerlerden kesilen umudum başka yerlerden beslenir.. Günaydın
Günaydın. Şu asırda yeryüzü hep kışı yaşıyor şansımıza. Her yer gözyaşı, her yer fırtına. Onat Kutlar, "Ama hep biliyoruz. Bahar mutlaka gelecek ve hep birlikte duyacağız yapraklı dalların sesini." diyor ya, umut çiçekleri yeşeriyor ruhumuzda. Ah, sevgili okur. Bütün rüzgârlara inat, şiirle gelecek bahar, şiirle yaşayacak çocuklar. Var olun.
Işık Heceleri
Damla damla akıyorsun gözlerimden. * Şimdi yanında olsam, ağzını dinlesem, saçlarını giyinsem, güzelliğinin göllendiği yatağı sevsem, sevsem... * Öyle bir hayal ecesisin ki, her yer sensin. Usul usul dökülen mimozalar, azalan limon çiçekleri, ayaklanan hanımeliler, deniz yaprakları, gülen güneşler, rahiya bahçeleri, bulutlu rüzgârlar... Tanrı da senin gibi var oluyor dünyada. * Günaydın sabah sevinci, uykulu gamze, kuyuların rüyası... Günaydın zamanın tanrısı, ağzımda harflenen sonsuzluk, yürüdüğüm gökyüzü... Günaydın bulut türküsü, el çırpan ağaçlar... * Yastığa başını koyduğunda başucundaki boşluğa bak. Ayrılık diyordun ya... * Bir denizden bir denize kocaman bir ışık vuruyor. Işık gül oluyor. Gülün ortasında kırmızı bir ocak, ocağın ortasında dağılmış bir nar, narın her tanesinde dünya var. Yalnız seni sevmiyorum ben.
Sayfa 15
Reklam
248 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.