Otururken otur; Yürürken yürü, Çalışırken çalış Otururken otur. Oturma çalışması yaptım, bir çocuk gibi doğalca oturma. Yıllarboyunca içime işlemiş olan acılar dağılıp gitti bedenimden. Yürürken yürü. Bedenim adım adım yürümeyi öğrendi ve adımdan adıma yeniden dikleşti. Zazen oturuşuyla, yürüme meditasyonu olan kinhin'deki bilinçli yürüyüşle bedenin kendiliğinden iyileşmesi, aynı anda zihnin de adımdan adıma, bir soluktan diğerine yavaşça sükunet bulması benim için bir mucizeye tanık olmak gibiydi. Eski Çin ve Japon Zen ustalarının, hiçbir şey öğrenmemize gerek yok, dediklerini öğrendim. Bilgelik yazıtlarını okumaya gerek yok, birşeyi başarmaya gerek yok, başarı kazanmaya gerek yok. Farkındalıkla çalışmak ve davranmak yeterli. Zen ruhu, sabahtan akşama, akşamdan sabaha, saatten saate, andan ana hergünkü yaşamın ruhudur. Zen zihni, bir nefesten diğerine başlangıç zihnidir, başkaca da hiçbirşey değildir.
Bankei çok ünlü bir Japon Zen ustasıymış. Günün birinde, Samuray olmuş bir Zen öğrencisi gelip yakınmış ona; "Efendim, iç dünyam öylesine denetimsiz ki. Zihnimi nasıl sakinleştirebilirim?" "Çok tuhaf birşeyin varmış”, diye yanıtlamış Bankei, "göster bana yatışmak bilmez zihnini. Denetimsiz özünü getir bana. Çok ciddi bir sorunun var! Olağandışı birşey!” "Bunu size şimdi gösteremem” demiş Samuray. "Peki şimdi gösteremezsen ne zaman gösterebilirsin?” diye yeniden sormuş Bankei. "Bilmiyorum. Hiç beklemediğim zamanlarda öyle oluyor”, diye yanıtlamış Samuray. "O halde bu senin kendi gerçek doğan değil”, sonucuna varmış Bankei, "eğer olsaydı, huzursuz, denetimsiz zihnini bana her an gösterebilirdin. Ama bu böylece senin gerçek doğan olamaz. Doğduğunda ona sahip değildin, onu sana veren anan baban da değil. Git ve bunun üzerine düşün”
Reklam
Zihnimiz huzursuz. Ama huzursuzluğunun nedeni dış sesler ya da gürültü değil. Zihnimizi huzursuz eden biziz. Zihin dışardan tedirgin edilmez, bir uçağın ya da otoyolun gürültüsüyle, iş yerindeki sesler ya da dışar- da oynayan çocuklarla huzuru kaçmaz. Hayır. Biziz akıp giden konuşmalar, beklentiler, düşünceler, çatışan duygular, yargılamalar ve tavır alışlar ile teybi kafamızda döndüren. Yargılamayın, çünkü düşünceler, geçip giden beyaz bulutlar gibidir. Bu alıştırmanın bir hedefi olduğunu düşünmeyin. Zihin, bu alıştırma yardımıyla davranış, yaşanan an ve bu anda yapmaktamolduğumuz şey üzerinde yoğunlaşmayı öğrenir. Soluk alır, ayağımızı yere basarız. Zihin yatışır. Artık geçmişe kaymaz, geleceğe doğru bir gezintiye çıkmaz. An’ı kaçırmaz, yargılamaz. Bu da zihni sakinleştirmektir. Nefesin sayılışı ile gözlemlenmesi bize burada yardımcı olur. Davranış ve nefes üzerine yoğunlaşmak, zihni yatıştırır.
Telefon çalıyor. Telefonu sakince çalmaya bırakarak bu sırada kendimizi gözlemlemek, buna dayanabiliyor muyuz, arayanın kim olduğuna karşı konmaz bir merak mı duyuyoruz, o anda yapmakta olduğumuz işe dikkatle devam edebiliyor muyuz; tepkimizi izlemek, bir Zen uygulamasıdır. Telefon çalarken nefes alalım, iki çalış arası sessizlikte verelim. Oynayalım bu oyunu.
Sakin oturuş yoluyla bedenimizin algısını daha ince bir düzeye getirebilir, böylece bir hastalığı başlamadan önleyebiliriz. Bu çok önemlidir. Ama daha da önemlisi, sindirilmemiş eski deneyimlerin yavaşça "yumuşayarak’’ yüzeye çıkması ve sabun köpüğü gibi çözülebilmesidir.
Sakin oturuş sırasında içimizden her türlü düşünce, duygu ve hayalin yüzeye çıkacağını söylemiştik. Bunların kimi ilginç olabilir, kimi korkutucu, bazısı sıkıcı. Çalışma, içimizde beliren herşeyi yargısız ve değerlendirmeksizin gözlemlemektir. Düşünceler ya da duygular yüzeye çıkmaktadır! Hepsi bu! Sonra düşünce ve duygular kaybolur, derken yenileri belirir! Aynayı hiç ilgilendirmez önünden sizin mi, yoksa bir sineğin mi geçmekte olduğu. Aynaya da hareketsiz bir su yüzeyi, bulunulan anda ne olursa olduğu gibi kabul etmenin mükemmel sanatına sahiptir. Ayna, bu nedenle Zen öğrencilerine sürekli bir örnek olarak gösterilir. Burada herşeyden önce sözkonusu olan, şeyleri belirdikleri gibi almaktır; hiçbirşeyi kendi sınırlı görüşlerimize göre biçimlendirmemektlr.
Reklam
Sutra
Etkisi, içindeki beş sesli -a, e, i, o, u- harfin etkisi kadar derindir. Om mani padme hum Tibet'in Budist kitabından gelir ve "sen ey lotüs’teki mücevher!” demektir.
Yaşamsal olan konservelenemez, zamana dayanıklı kılınamaz. Yaşam bir andan ötekine tazeliğinde yaşanmalıdır. Çünkü hiçbir an diğerine benzemez, tutulamaz, yinelemez.
376 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.