kainat olmasa da içindeki şeyler değişken. güneş standart bir ifade ama günlük ısısı değişiyor. her gün aynı hararette olmuyor. gündüz oluyor, gece oluyor, yaz oluyor, kuraklık oluyor, yağmur oluyor. allah bize kendini tanıtırken «kulle yevmin huve fî şe'n» diyerek tarif buyurmuş. her an bir iş üzerinde olduğunu bildiriyor. yani böyle değişken bir ilaha karşı değişken bir kainatın içinde ben nasıl hep bir noktada sabit kalacağım.
Görmek bir zamanlar düşünüldüğünün aksine "inanmanın delili" de değildir artık o yanılmadır, yanılsamadır.
Tam o sırada "görmediğine inan" dedi derviş. Bir zikir edasıyla belli bir ritimle tekrar etti bu cümleyi; görmediğine inan, görmediğine inan, görmediğine inan... Sonra Yunus'tan bir dize ile birleştirdi zikrini: "Göz odur ki Hakk'ı göre, gündüz gören göz değil". Göz olur ki Hakk'ı göre, göz odur ki Hakk'ı göre... gündüz gören göz değil..." Her tekrarıyla içimde büyüyen cezbe, o ana dek göz kapaklarımı aşındıran görüntüler için nedamet hissi doğurdu içimde. Bakışın ölçüsüz istifçiliği ile incinen kalp mahremime dair bir utanç uyandırdı.
...
Gece açılıp gündüz kapanan bir parantezdim,
Sözler vardı içimde işe yaramayan
Sözlerle konuştum karanlıkla...
Önce söz yoktu kalbimin en doğusunda
Sözler...
Bir yağlı urgandı acıyı boğmaya yarayan.
erotik ve romantik gündüz düşleri kurmakla gerçekten biriyle bir araya gelmek arasında dağlar kadar fark vardır. bir araya gelmek çok daha emek ister ve asla kişinin umduğu şekilde gerçekleşmez.
Şiir, şairin menfiyatına aldanmıştır.
Halbuki şiir, hakikati geceleyin bağrına basardı. Bu noktada şiir artık, gündüz sularında duygusuz ve kompozisyon şeklinde yazılmakta olup bizlere şiir diye yutturulmaktadır. Üç beş pula satılması da cabası.
Yazık ki ne yazık!
"İnsanların düşlerinde gördüklerinin, gündüz yaşayıp etkisinde kaldıkları şeyler olduğu söylenir. Ben bu konuda daha farklı düşünüyorum. Bana göre insanlar düşlerinde zamanında değer vermediği, üzerinde durmadığı şeyleri görür...”