Küçük Şeylerin Tanrısı
“Arundhati Roy, İngiltere’nin en saygın edebiyat ödülü olan Booker Ödülü’nü 1997 yılında Küçük Şeylerin Tanrısı adlı romanıyla aldı. Lirik bir dille, şiirsi bir anlatımla, bir söz-büyücü gibi kullandığı sözcüklerle, yasak bir aşkın çökerttiği bir ailenin soluk kesen dramını anlattı. Varlıklı bir Hindu ailesinin güzel kızı Ammu,
Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim; gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Bana çağdışı diyorlarmış. Ne büyük bir onur! Ben bu çağın dışında kalmayayım da, içinde mi boğulayım.
Kendini dünyalar kadar değerli zannedenlere kısa bir not! Dünya beş para etmiyor.
Sadece Allah’a inanın. Gerisi inanılacak gibi değil.
Sen çok sev de bırakıp giden yar utansın.
Kurban olduğum Allah’a bile günde beş vakit ulaşılabiliyorken, kendini ulaşılmaz sananlara selam olsun.
Gençliğine güvenip vakit çok erken derken; Belki de elveda bile diyemezsin giderken!
Yaprak ağaçtan sıkılmıştı, bahar bahaneydi.
Benim istediğimi Allah istemiyorsa konu kapanmıştır.
Her kahkaha da Allah’a şükretmiyorsan, neden her ağladığında ona kızıyorsun.
"...gece ve gündüzler kısa, yıllar ve mevsimler kısa, söz ve eylemler kısa, coşku ve heyecanlar kısaydı, hiçbir şeyi yeşertmeyecek kadar, ardında hiçbir iz bırakmayacak kadar kısa bir hayat."
Hiçbir şey ummuyorum; hiçbir şeyden korkmuyorum; özgürüm.
Bir spoiler uyarısı vererek incelememi başlatmak istiyorum: Bu kitap hayata bakışınızı değiştirebilir…
Şimdi bilge olmadığını nasıl anlayacaksın? Anlatayım bunu sana. Gerçek bilge denen o kişi neşe doludur, güler yüzlü, sakindir, hiçbir şeyden sarsılmaz. Tanrılarla başa baş yaşar. Şimdi yokla bakalım kendini: Hiç kederli olduğun oldu mu? Hiçbir umut, ruhunu geleceğin bekleyişi ile tedirgin etti mi? Geceler gündüzler boyunca, yücelmiş ruhunun tutumu aynı kaldı mı? Kendinden hep memnun oldun mu? İşte o zaman
insan mutluluğunun doruğuna çıkmışsın demektir. Ama her yerde zevki, her türlü zevki arar durursan, bil ki sevinçten yoksun olduğun kadar bilgelikten de yoksunsundur. Sen bu mutluluğa erişmek istiyorsun ama zenginlikler, şan şerefler arasından geçerek oraya varacağını sanırsan aldanırsın. Bu demektir ki, endişeler arasında arıyorsun sevinci. Neşe ve
zevk verecek diye elde etmek istediğin iyi'ler acılarının nedenleridir aslında. Ben diyorum ki, her şey oraya, sevince yönelir ama sürekli ve büyük sevinci nereden elde edeceklerini bilmez insanlar; falan kişi şölenlerde ve sefahatte arar; filan kişi politikada, birçok müşterinin desteğinde; biri bir kadının sevgisinde, öteki serbest sanatların boş gösterisinde, hiçbir deva getirmeyen edebiyatta. Biz, bütün bu saydığım aldatıcı, kısa süreli eğlencelere kaptırırız kendimizi: bir tek saatlik
keyifli çılgınlığı bitmez tükenmez bir pişmanlıkla ödeyen
sarhoşluk gibi, büyük endişeler karşılığında elde edilen ve
öylece sona erecek olan alkışların, beğeni gösterilerinin sağladığı itibar gibi!
Bismillâhirrâhmânirrahîm
Esirgeyen, bağışlayan, eşi, ortağı, benzeri ve dengi olmayan; her şeye kuvvet ve hayat veren; din gününün sahibi âlemlerin rabbi olan Allah’ü Teâlâ’ya hamdü senalar olsun! O’nun seçtiği, sevdiği Muahmmed Aleyhisselâma âline ve ashabına salât-ü selâm olsun!
Allah’ü Teâlâ Enbiya suresi 1. Ayeti kerimesinde:
Gündüzler, geceler ve saatler birbirini kovalarken dünyada o kadar çok şey oluyor ki, hayattan kısa bir süreliğine uzaklaşmak için uyumaya ihtiyacımızın olması hiç de şaşılacak bir şey değil..